GÖKÇEN ÇATLI : ABD VE CIA’NIN MASKESİ TÜRKİYE’DE Kİ VAKIF VE DERNEKLERDE.. AMAÇ ÇAKTIRMADAN BÖLMEKCIA, İsrail Devleti'nin kurulduğu yıllarda (1947) dış
ülkelerde "çok kültürlülüğü" pekiştirmek üzere, bilim dünyasının
akademisyenlerine, kendi güdümünde olan raporlar hazırlatıyordu.
ABD üniversiteleri/CIA ortaklığıyla yürütülen bu örtülü çalışmalar,
Rampart Magazin'de yayınlanınca, kamuoyunda rahatsızlık oluşmuş ve
kurulan soruşturma komisyonu CIA'nin bu çalışmalarına sınırlama
getirmiş, bunların açık-özel bir yapıda olmasını öngörmüştü.
Buna göre, CIA'nin ismi artık aleni bir şekilde ortalıkta dolaşmayacak,
onun yerine çok uluslu şirketlerin vakıfları devreye girecekti.
ABD Başkanı Reagan 1982'de yönetime geldiğinde, bu eski projeyi revize
ederek kendine bağlı bir yapılanma oluşturmuştu. Bu yapılanmanın amacı
demokrasi projesi ihracını yapmaya dayanıyordu.
Reagan Demokrasisi, "sert anti-komünist mücadele" döneminden, "Yeni
Dünya Düzeni'ne" geçişi simgeliyordu. Asıl amaç, NATO-Varşova Paktı
çekişmesinde NATO'nun galip çıkarak, yeni düzenlemeyle oluşacak
oluşumları bizzat kontrol altında tutmaktı.
Bu sebeple, dünyadaki tüm gelişmeleri kontrol etmek amacıyla 1983
yılında bir yasa tasarısıyla NED kurulmuştu. Eskiden adına casusluk
denilen devlet içi örtülü çalışmalar, artık demokrasi kılıfı altında
dernek ve vakıflarla idame ettiriliyordu.
Sözde Demokrasi Projesi kapsamında:
- Devletler, merkezi otoritelerini yitirecek;
- Etnik kargaşalara tabi tutulmuş, küçük eyaletlere ayrılmış devletçikler ortaya çıkacak;
- Partisizlik dönemi hüküm sürecek,
- Onun yerine "vakıf, düşünce toplulukları, ticari odalar, insan hakları
denetim örgütlerinden vb. oluşan siyasi bir yapı ortaya çıkacak.
- Ordular, ulusallığını yitirecek ve "Ortak Güvenlik Kolları" oluşacak.
Ancak yeni düzenin karşılaştığı bazı engeller vardı.
Bunlar, ülkelerin birlik ve beraberliğini sağlayan ulus
devletler/milliyetçiler, devlet tekelinde sınırlarını bilen dindarlar ve
anti-demokratik olarak açıklanan despot rejimlerdi.
Bu sebeple, "bütünü" "bölmek" üzere yardımsever vakıflar, insan hakları
ve demokrasi söylemleriyle ülkelere kolaylıkla sızıyor ve toplum,
zorlanılmadan kamplara ayrılmaya çalışılıyordu. Operasyonlar çok
kültürlülük üzerine kurulduğu için, etnik azınlıklar kışkırtılıyordu.
Toplam 92 ülkede uygulamaya konulan sözde demokrasi ihracının
hedefindeki ülkelerden biri, Türkiye idi.
Örneğin DGM Savcısı, Alman vakıflarının Türkiye'deki faaliyetlerinden
rahatsız olmuş ve soruşturma başlamıştı. Dönemin Adalet Bakanı ise,
cesur savcının yanında yer almamış bilakis Alman büyükelçisinin
beyanatını kayırmıştı: "Alman vakıfları dünyada yüze yakın ülkede
faaliyet göstermektedir.
Ancak sadece Türkiye'de böyle bir suçlamayla karşılaştılar." Hemen
ardından Başbakan Ecevit de benzer bir beyanat vermişti. Sonrasında ise
Savcı, ahlaken uygunsuz bir vaziyetteki videosu ortaya çıkartılınca
görevden alındı ve Alman vakıflarının gerçeğini araştırıp bunu kitap
haline getiren Necip Hablemitoğlu öldürüldü.
Mesela Demokrasi Projesi, Doğu Avrupa'yı çözmüş, Nikaragua ve Polonya'yı
karıştırmış, Moskova'da kurulan derneklerle yönetime sızarak,
muhalefeti örgütlemiş ve küreselleşme adı altında Çekoslovakya'yı ikiye
(Çek ve Slovakya Devletleri) bölmüştü.
Çek Başkanı Vaclav Havel'in 2000 senesinde sarf ettiği cümle, Türkiye
için de bir şeyler çağrıştırıyor (ABD'den Türkiye'ye büyük vaatlerle
gelen ekonomi uzmanı Kemal Derviş gibi) olmalıydı: "Bu küreselleşme işi
iyi olmadı. Bir yerlerde hata yaptım, ekonomistleri dinledim."
Öte yandan, bu projenin karşısında duranlar, baskılarla
karşılaşıyorlardı: Örneğin uluslararası para sihirbazı olarak anılan
Georges Soros'un örgütü OSİ, Demokrasi Projesi'ne tabi tutulan ülkelerde
kadın ve gençlik örgütleri kurmak, öğretmen ve öğrencileri maddi olarak
desteklemek üzere çalışmalar yapmaktadır.
OSİ, Özbekistan'ın açık bir toplum olması için 2003 yılı sonunda 23
milyon dolar harcamış ancak çıkan anlaşmaz sebebiyle Mart 2004'te Özbek
Devlet'i, OSİ'nin çalışma iznini kaldırmıştı. Hemen ardından Soros,
Özbek yönetimini demokrasi düşmanı ilan etmişti.
Demokrasi Projesinin Türkiye için düşünceleri, bundan pek de farklı
değildi. Projeye göre, Türkiye'deki etnik sorunların kaynağı 17.'nci
Türk Devleti'nin kuruluş felsefesinde yatıyordu. Yıkılan Osmanlı
İmparatorluğu'nun türlü etnik toplumlarını, Cumhuriyet projesiyle
ulus-devlet çatısı altında toplayan Atatürk'ün, "olmayanı yaratmaya"
çalıştığı ve federasyon sisteminin uygulanması gerektiği savunuluyordu.
Günümüzde, "laik-dinci" kavram kargaşanı yukarıdaki bilgiler ışığında
değerlendirmemiz esasında vahimiyeti gösteriyor. Türkiye, İslam
Federasyonu mu olacak?
Şayet gaye bu ise, türban gibi simgesel ama siyasal kasti kargaşalarla
Atatürk Cumhuriyet'i galip çıkabilecek mi? Benim öngörüm maalesef
karamsar… Atatürk Cumhuriyet'ine inanan bir birey olarak, iç kargaşaya
dayatılmak istenen günümüz Türkiye'nin bu masalı 1980 İhtilaliyle
yaşadığını hatırlatırım. Bu hususta herkesi dikkat etmeye davet ederim
ve sükuneti her daim muhafaza edelim.
Sunday, December 23, 2012
Home »
» GÖKÇEN ÇATLI : ABD VE CIA’NIN MASKESİ TÜRKİYE’DE Kİ VAKIF VE DERNEKLERDE.. AMAÇ ÇAKTIRMADAN BÖLMEK
0 commentaires:
Post a Comment