Abdullah Çatlı yaşıyor mu? Cesedini teslim alan Ergenekoncu Veli Küçük...
Ne zamandır bu konuyu yazmak istiyordum. Kafamdaki çelişkiler daha
ağır bastığı için bir türlü yazamadım. Yıllar önce bir avukat arkadaşım,
uzun süre Türk istihbaratında çalışmış ve daha sonra emekli olmuş
devlet görevlisinin bizimle özel olarak konuşmak istediğini söylemişti.
Konuşma, Susurluk Kazasında ölen Abdullah Çatlı üzerine olacaktı.
Doğrusu uzun yıllar baskı ve zulmü altında yaşamış biri olarak, bir Türk
istihbarat görevlisi ile normal bir şekilde sohbet etmeye hazır
değildim. Bunun yerine avukat arkadaşımla olan sohbetlerini bir şekilde
dinlemeyi tercih ettim. İstihbarat görevlisi, 1996 yılında Susurluk’ta
meydana gelen ve Abdullah Çatlı’nın öldüğü söylenen kazanın aslında
Abdullah Çatlı’yı ebediyen kurtarma operasyonu olduğunu söylüyor ve şu
soruları soruyordu:
“Mercedeste Abdullah Özbay kimliği ile bulunduğu söylenen kişinin Abdullah Çatlı olduğunu gören oldu mu? 5 Kasım 1996 yılında, yani kazadan iki gün sonra Nevşehir’de toprağa verilen kişinin Abdullah Çatlı olduğunu dair kimsenin elinde bir delil var mı? O tabutta gerçekten Abdullah Çatlı var mıydı?”
Emekli istihbaratçı gidince avukat arkadaşla anlatılanların doğruluk derecesi üzerine tartışmaya başladık.
Susurluk Kazasını hatırlayalım: Kaza Balıkesir’in Susurluk ilçesi yakınlarında 1996 yılının 3 Kasım günü meydana gelmişti. Kazada Çatlı'nın yanında, arka sol tarafta oturan sevgilisi Gonca Us ve arabayı kullanan emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ da ölmüştü. Mercedesten o anda sadece DYP milletvekili Sedat Bucak’ın sağ kurtulduğu söylendi.
Böyle bir kaza olup olmadığı kuşkulu, olduysa nasıl oldu o da kuşkulu. Alevi kökenli Hüseyin Kocadağ’ın kazada öldüğü söyleniyor ama önceden öldürülmüş olması da ihtimal dahilinde. Ayrıca mercedes gerçekten kaza geçirmişse araçta Abdullah Çatlı’nın hiç olmama ihtimali de var...
Bunları neden şimdi yazıyorum?
Yeni Şafak Gazetesinden Ali Bayramoğlu “Başka söze gerek var mı?” adlı bir makale yazmış bugün. Makale Kurdistan Post’ta var. Ali Bayramoğlu yazısının bir yerinde şöyle diyor:
“Küçük'ün Çatlı'yla defalarca telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı.
Susurluk kazasında Çatlı'nın cesedini teslim alan ve gizli tutan Jandarma Alay Komutanı Veli Küçük'tü…”
Tesadüfe bakın!
Benim kuşkumun neden şimdi yazıya döküldüğünü anlıyor musunuz? Çatlı’nın cenazesini Veli Küçük almışsa, bu tertip “kaza” içinde Emekli General Veli Küçük var demektir. Çatlı ile Veli Küçük çok iyi dost olduklarına göre, herhangi bir cenazenin veya cenaze olmayan bir ağırlığın Abdullah Çatlı olarak gömülmesi hiç zor değil.
Kayıtlara ölü geçmiş bir Abdullah Çatlı’dan daha özgür biri olabilir mi Türkiye Cumhuriyetinde?
Adam zaten hayatı boyunca başka kimliklerle yaşamış.
Abdullah Çatlı, 1978 yılında Ankara Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptı. Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Doktor Bedrettin Cömert’i öldürmekten gıyabında yargılandı. 9 Ekim 1978'de de Ankara ili Bahçelievler semtindeki 7 TİP'linin katledilmesi olayının planlayıcısı ve baş sorumlusu olduğu tespit edildi. Hapishaneden idam hükümlüsü Mehmet Ali Ağca’yı kaçırdı. Nevşehir Emniyet Müdürlüğünden aldığı pasaportla 12 Eylülü takip eden günlerde yurt dışına çıktı. Eski Özel Harekat Eski Daire Başkanlığı Müşaviri yarbay Korkut Eken'in isteği üzerine ASALA’ya karşı 5 eylemde kullanıldığı MİT raporlarında ortaya çıktı. Yıllar sonra sahte pasaportla Türkiye’ye döndü. Havaalanından alınan parmak izi, Ömer Lütfü Topal’ı öldüren silahlardan birinde çıktı. Başbakan Tansu Çiller’in isteği üzerine Kürt işadamlarının öldürülmesi olaylarını doğrudan organize etti. 1995 yılında Azerbaycan’da düzenlenen darbede rol aldı Bunları yaparken İstanbul’da 5 şirketi bulunuyordu...
Yukarıda sıraladıklarımız Çatlı’nın sadece bilinen icraatları... Bir de bilinmeyenleri var ki... Bilinmeyenler bilinenlerden çok daha fazladır...
Ne dersiniz? Susurluk Kazası Çatlı’yı ebediyen kurtarma kazası mıydı?
Yani Çatlı yaşıyor mu?
Kazadan hemen sonra Çatlı’nın olduğu söylenen cenaze Veli Küçük’ün eline nasıl geçiyor? Bu olay neden Veli Küçük’e denk getiriliyor? Abdullah Çatılı’ya ait olduğu söylenen cenaze Veli Küçük’ün eline geçmişse, kaza her türlü kuşkuyu hak ediyor demektir.
Kim bilir, öldüğü söylenen Çatlı başka bir kimlikle Türkiye derin devletiyle el ele, kol kola yaşamını sürdürüyor da Türkiye ona ölü muamelesi yapıyor.
Görüyorsunuz, öyle bir rejim ve ilişkiler yumağı altında yaşıyoruz ki; her şey şaibeli... Ölüler ve tabutlar bile...
cenazenin incelenmesi demek kazada ölmediğini görmek demektir. Arabadan sağ çıktığı ve kemikleri kırılarak şerefsizce öldürüldüğü anlaşılmasın diye cenaze saklandı.
ReplyDelete