("Özel
Harekat Hatırası" başlığı ile verilen 1993 yılında çekilmiş resimde
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Elazığ Emniyet Müdürlüğü önünde,
aralarında İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Emin Aslan'ın da bulunduğu özel
harekatçılarla birikte...
BAŞKAN
- Toplantımızı açıyorum. Biz, sizi, çağırdık. Niye çağırdık;
komisyonumuzun bir görev alanı var. Nedir o; yasadışı örgütlerin
devletle olan bağlantılarıyla Susurluk'ta meydana gelen kazayla olan
ilişkilerinin aydınlığa kavuşturulması amacıyla kurulmuştur. Siz de
İstihbarat Daire Başkanısınız. Birtakım olayları, haliyle, tanırsınız,
görmüşsünüzdür. Hatta, bazı iddialar var. Birtakım aranan kişilere yeşil
pasaport verildiği, silah taşıma belgesi diye belgeler verildiği... Bu
gibi konularda sizin ne gibi bilginiz varsa komisyonumuza bunları
söyleyin. Daha evvel de, tabiî, biyografinizi kısa olarak anlatın.
EMİN
ASLAN - Sayın Başkanım, sayın komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Emin
ASLAN. 1972 yılından beri sadece terör ve istihbarat branşında
çalışıyorum. Bizim teşkilatta böyle branşlaşma üzerinde, başka branşa
kaymadan uzun yıllar aynı görevde çalışan arkadaş sayımız çok azdır. O
yüzden bunu belirtmek ihtiyacını hissettim. Bir de şu yönden düzeltmek
istedim. Bazı medyada veya bazı demeçlerde, sanki, istihbarat daire
başkanlığı veya bizler iki üç senelik bir kuruluş veya iki üç senedir
görev yapan kişilermişiz gibi bazen bir imaj doğrulduğu için bunu
düzeltmek ihtiyacı hissettiğimden arz edeyim dedim sayın komisyona. 1951
Yalova doğumluyum. İki çocuğum var. Polis Akademisi 1972 mezunuyum.
Polis akademisini bitirdikten sonra -az önce bir nebze değindiğim gibi-
teşkilatımızın altı ay kadar değişik birimlerinde çalıştıktan sonra
terör şubesinde Balıkesir'de göreve başladım. Balıkesir'de göreve
başladıktan sonra, bir süre çalıştıktan sonra terör şubelerinde,
Balıkesir'de de Emniyet Genel Müdürlüğünün istihbarat grup amirliği, o
yıllarda, yanılmıyorsam, 1979 yılında açılınca bu gruba intisap ettim ve
o yıllardan beri, İçişleri Bakanımız, yanılmıyorsam, Hasan Fehmi
Güneşti o yıllarda, bizde Balıkesir'de grup açıldığı zaman ve ben o
yıllarda Balıkesir İstihbarat Grup Amirliğinde baş komiser olarak göreve
başladım. Balıkesir İstihbarat Grup Amirliği görevini bitirdikten sonra
Elazığ'a tayinim çıktı. Elazığ'da da yine aynen branşımla ilgili olarak
istihbarat şube müdürü olarak görev yaptım 1988 yılına kadar. 1988
yılında İstanbul'a tayinim çıktı, yine, istihbarat şube müdürü olarak.
1988 yılından 1991 yılına kadar İstanbul İI Emniyet Müdürlüğü İstihbarat
Şube Müdürlüğü görevini yaptım. 1991 yılında şu andaki Sayın Meclis
Başkanımız İçişleri Bakanıyken Ankara Emniyet Müdür Yardımcılığına terfi
ettim, terör ve istihbarat işlerinden sorumlu olarak. Bir yıl kadar
Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra 1992
yılında İstihbarat Daire Başkanlığı Başkan Yardımcılığına getirildim.
Bir yıl da İstihbarat Daire Başkanlığı Başkan Yardımcılığı görevini
yürüttükten sonra, 1993'ün, zannedersem, Ağustos ayında İstihbarat Daire
Başkanlığı görevine atandım. Bu yıldan bu yana da İstihbarat Daire
Başkanı olarak görev yapmaktayım. Bir konuyu atladım Sayın Başkanımızla
sohbet ederken değinmiştim. Ayrıca, İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü
görevine devam ederken o yıllarda ÖYS imtihanına girip İstanbul Marmara
Üniversitesi Hukuk Fakültesini de 1992 yılında bitirdim. Teşkilatımızda,
sözümün başında arz ettiğim gibi, sadece terör ve istihbarat ünitesinde
çalıştım. Başka hiçbir branşta çalışmadım. Özlük haklarımda, sicilimde
ve diğer şeyler de tamamen taltif ve başarılarla doludur. Hiçbir cezam
yoktur. Özgeçmişimle ilgili olarak arz edeceğim bilgiler bunlar. Bu
konuyla ilgili sayın komisyonun sormak istediği ayrı bir konu varsa
belirtmek isterim.
BAŞKAN - O konuda bize yeterli. Siz diğer bilgileri verin.
EMİN
ASLAN - Sayın Başkanım, diğer bilgilerin, biz İstihbarat Daire
Başkanlığı olarak kısaca şu konuya bir değinmekte yarar görüyorum:
Gerçekten, sadece terör ve istihbarat yönünde branşlaştık. Bunu de şu
yönden branşlaştık. 1985 yılında 3233 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunun ek 7.nci maddesi polisin istihbarat yapmasıyla ilgili, devletin
ülkesi ve bölünmez bütünlüğüyle ilgili tehditlere karşı önleyici zabıta
tedbirlerini almak amacıyla, polis, istihbarat yapar diye 3233 sayılı ek
bir kanunla Polis Vazife ve Salahiyet Kanununa ek 7.nci madde derce
dildi. Tabiî, o yıla kadar yine bizim istihbarat birimleri polisin,
bütün Türkiye genelinde olmasa da her yıl periyodik artarak sayısı
artırılmıştır. Dediğim gibi, mesela, Balıkesir 1979'da kurulmuştu;
fakat, istihbaratın emniyet teşkilatında kuruluşu 1951 yılındadır, 46
yıllık bir geçmişi vardır. Önce özel bir büro şeklinde kurulmuştur. Bu
özel büro zamanla ihtiyaçlara göre şube müdürlüğü şekline dönüşmüş,
zamanla önemli işler müdürlüğü denmiş, zamanla İstihbarat Daire
Başkanlığı halini almış. İstihbarat Daire Başkanlığı halini aldıktan
sonra şu anda tüm illerimiz, seksen ilimizde ayrıca 55 ilçemizde
ilçeleri şu kategoride aldık özellikle son iki yıldan beri, turistik
yerlerimizdeki önemli ilçelerimizde de istihbarat grubu kurduk ki, bu
Lamiye Kampında Yunanistan'dan gelen veya bomba eğitimi görmüş kişilerle
Romanya'dan gelen patlayıcıların bazen tek elde birleştikten sonra
özellikle büyük illerimize gelmeden ilçelerde bunlar uygulamaya dönüşme
safhasında olduğu için, bunları rahat kontrol edebilmek için 25
ilçemizde de istihbarat grup amirlikleri kurduk illerde de müdürlükleri
kurulduktan sonra ve gerçekten de bu aktif çalışma ve örgütlenmeden
sonra son üç dört yıldan beri bilhassa onu, ve polisiye mıntıkalar baz
alındığında bu kuruluşların çok etkin bir çalışma yaptığını hem
yetkililerimiz hem kendi arkadaşlarımız hem kamuoyu zaten yakından
izlediler. Bir konuya da şu açıdan değinmek istiyorum: Biz, İstihbarat
Daire Başkanlığı olarak direkt aktif olarak istihbaratın içinde kendimiz
bulunmuyoruz; yani, mutlaka Emniyet Genel Müdüründen dairemizdeki en
alt rütbeye kadar herkesin eleman çalıştırma yetkisi vardır, eleman
kullanma yetkisi vardır; ama, buna rağmen, illerle pek bir aksaklık
olmasın, yeknesaklık olmasın diye istisnalar dışında, dairemi?, genelde
yönlendiricidir, eğiticidir. Oryantasyon kursları düzenleyicidir,
personeli seçer, eğitir, bölgelerine gönderir, örgütlerine göre
yetiştirir, mücadele ettikleri örgütlere göre ve zaman zaman da
örgütlerdeki bölgesel veya taktiksel gelişmelere göre de bu
arkadaşlarımızı Ankara'ya çağırıyoruz. Burada oryantasyon kursları
verdikten sonra bölgelerine geri gönderiyoruz. Merkezin ağırlıklı olarak
görevi bu açıdan oluyor. Bir de, diyelim ki, teknik malzemelerimiz,
gözetleme cihazlarımız, obzervasyonlarımız, takip gruplarımız hakikaten
büyük malî meblağa dayanmaktadır. Diyarbakır gibi bir ilde kullandığımız
imkânlarla Burdur veya Adıyaman gibi bir ilde kullandığımız imkânlar
birbirini tutmamaktadır. Diyarbakır'da beslediğimiz veya yetiştirdiğimiz
aynı grubu senede iki defa yararlanabileceğimiz Burdur veya Adıyaman,
örnek olarak veriyorum, küçük bir ilde yetiştirmek bunlara masraf
etmektense, bu gibi takip gruplarımızı, teknik cihazlarla mücehhez
kılmış gruplarımızı genelde odak merkezlerde tutuyoruz. Diyelim ki,
Konya gurubunu Burdur'un herhangi bir ihtiyacı olduğu zaman Burdur'a
gönderebiliyoruz veya Denizli'nin senede bir iki defa ihtiyacı olduğu
zaman İzmir'in grubunu Denizli'ye gönderebiliyoruz. Merkez, bir de,
bunların görev kaydırma, takip ekiplerini kaydırma, ağırlıklı olarak
gözetleme cihazlarını kaydırma, yine, ağırlıklı olarak, güncel bir konu
olduğu için, dinleme cihazlarını kaydırma, bunlarla ilgili konular
bölgesel olarak aktarma, organize etme, bunların koordinasyonunu
sağlama, merkezin ağırlıklı görevlerindendir istihbarat daire
başkanlığının. Yalnız, istisnaî olarak da, bazı çok spesifik, tehdit
boyutlarıyla ilgili direkt merkeze bir bilgi intikal ettiği zaman, bunun
özelliğine göre eğer bir ilimizi ilgilendiriyorsa anında o ile,
jandarmayı ilgilendiriyorsa jandarmaya, Millî İstihbarat Teşkilatımızı
ilgilendiriyorsa Millî İstihbarat Teşkilatımıza merkez bir de bunun
dağıtımını yapıyor. Ayrıca, illerden gelen bilgilerimizi, illerden bütün
istihbarat grup amirliklerimiz bir ölçüde az önce arz ettiğim gibi,
değerlendirme, oryantasyon, yetiştirme, koordinasyon yönünden merkeze
bağlı olmakla birlikte, her ilin valisine ve emniyet müdürlüğüne de
görev yönünden bağlıdırlar. Bu illerden gelen istihbaratları biz
merkezîleştiriyoruz, koordine ediyoruz.
BAŞKAN - Her gün geliyor mu?
EMİN
ASLAN - Her gün efendim. Hatta, bir tane örnek getirmiştik. Biz, her
sabah 9'da, Cumhurbaşkanlığı makamından başlamak üzere, Genel Kurmay,
Milli Güvenlik Kurulu, Başbakanlık, MİT Müsteşarlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve kendi ünitemizde bunu kullanıcı makamlara, istinasız bir
gün önce olan olayları, beklenen olayları -ertesi günün veya önümüzdeki
haftalara yönelik beklenen olayları- kesintisiz olarak tüm kamu
kurumlarına dağıtıyoruz. Bunlar günlük spesifik toplanan istihbaratla
ilgili. Bir de, diyelim PKK'nın -örnek olarak veriyorum- güneydoğuda,
işte, barış maskelemesiyle atraksiyonu olacak veya Dev-Sol'un şehirlerde
böyle böyle bir propagandası olacak veya Hizbullah örgütünün
güneydoğuda veya İslami hareketin İstanbul’da, İrfan Çağrıcının daha
önce yakalandığı gibi, bunlar hep bizim kendi grup çalışmalarımızla
yakalanmış kişidir; bilhassa İrfan Çağrıcı ve diğer örgütlenmelerde.
Bunların bazen böyle sadece spesifik haber niteliğinde değil de üç dört
sayfalık bir değerlendirme notunu havi olacak bilgiler gerekiyor.
Bunları da, Sayın Başkanım, sabah 9'un dışında, günün hangi saatinde
olursa olsun, 2,3,4,5 kaç sayfalık bir değerlendirme notu olursa olsun,
bunlar hazırlanır ve yine arz ettiğim makamlara, istinasız, Sayın
Cumhurbaşkanlığı makamından başlamak üzere, Jandarma Genel Komutanlığına
kadar, bir de, bizim, bunu takip etme konusunda yetkisi olan
ünitelerimiz, Terör Daire Başkanlığı, Özel Harekât Daire Başkanlığı ve
hangi ili ilgilendiriyorsa o illere, onları zaman mevhumu olmaksızın,
her an, bu bilgi derlendiğinde, günlük dağıtım bülteninin dışında da
dağıtılmakta. Hatta, bu konu açılmışken bir hususa değinmek istiyorum.
Yani, bazen, biz, köşe yazarlarından, bazen medyadan izliyoruz. Bunu
açıklıkla ve samimiyetle söylüyorum, devletin istihbarat kuruluşları
arasında bir çekişme var veya devlet kuruluşları arasında bir bilgi
kıskançlığı var diye, bunu şerefimle söylüyorum, bunun çoğunu medyadan,
biz, kendimiz izlediğimiz zaman, hem Millî İstihbarat Teşkilatındaki
arkadaşlarımız hem bu konuyla ilgili arkadaşlarımız, yani, kendimiz de
mutlaka bir ara akabinde de telefon görüşmesi yapma ihtiyacı
hissediyoruz, bu konu nereden çıktı diye; çünkü, dediğim bilgi dağıtımı
bizden gittiği kadar MİT'ten de bize geliyor. Yine, aynı şekilde, tabiî,
biz, polisiye olaylara daha sık nüfuz ettiğimiz için, belki bizden sayı
olarak fazla olabilir; çünkü, genelde polisiye mıntıkayla ilgili bir
konudur. Zaten, iki kuruluşun da kulvarları tamamen farklıdır, bize
yasanın verdiği ölçütler bellidir. Devlet güvenliğiyle ilgili istihbarat
toplama ve diğer konularda da Millî İstihbarat Teşkilatımızın, zaten,
ana kuruluş olarak görevleri bellidir. Burada, karşılıklı bu trafikte
hiçbir engelleme yok. Hatta, hepiniz takdir edersiniz, istihbaratlar
toplandıktan icraata dökülecek yer il emniyet müdürlükleridir; yani,
polisiye konuyla ilgili olan bir konu, operasyona dönüşecek olan bir
konu da il emniyet müdürlükleridir. Yani, polis mıntıkasındaysa,
emniyet, istihbarata da bu bilgiyi almış olsa, il emniyet müdürüne
veriyor; jandarma da almış olsa, il emniyet müdürüne veriyor; Millî
İstihbarat Teşkilatımız derlemiş olsa da, il emniyet müdürüne vermiş
oluyor; hatta, zaman zaman kendi sahalarında görev yaparken, yine, iç
güvenliği ilgilendiren konularda Genel Kurmay İstihbaratın veya
Dışişleri Bakanlığı istihbaratı da bu konuda bilgi aldığı zaman, yine
polise veriliyor. Bunu da rahatlıkla izliyoruz ki, polisin istihbarat
akışı yok veya bize istihbarat gelmiyor diye hiçbir sıkıntısı da yok.
Demek ki, şu anda, toplanan istihbaratlar, polisiye yönden yapılan
operasyonlar için gayet yeterli. Yine, eski bakanlarımızdan Sayın İsmet
Sezgin açıklıkla o yıllarda gazetelere demeç verdiği için değinmek
istiyorum. 1992 yılıydı yanılmıyorsam, istihbarat yetersiz; yani,
illerde yeterli istihbarat alamadığımız için, bilhassa büyük şehirlerde
istediğimiz gibi operasyon yapamıyoruz diyordu o yıllarda ve gerçekten
de, bildiğiniz gibi, 1988'den sonra başlayan örgütlerin gelişim
sürecinde, cezaevi kaçışları, her gün yolda bir bürokratın, subayın veya
bu konulara emek vermiş bir güvenlik görevlisinin şehit edilmesi, peş
peşe takip edilen konulardı. Sayın İsmet Sezgin'in verdiği demeç de, tam
bu yıllara tekabül etmekteydi ve 1992'den sonra da, ağırlıklı olarak,
hem genel bütçeden verilen desteklerle hem Polis Vakfından çıkılan
desteklerle, emniyet teşkilatı, az önce söylediğim gibi, Türkiye
genelinde istihbarat ağı açısından etkin bir hale geldi ve bu yıllardan
sonra belirli periyotlarla -92'den sonra- artarak terörle mücadelede de
ağırlığı hissedilen ve büyük illerde, özellikle, yanılmıyorsam -rakamda
bir hata olmasın- 12 defa turistik yerlere, Yunanistan'da yetiştirilmiş
terör gruplarının, yine Romanya ve Macaristan üzerinden gelen patlayıcı
maddelerle teçhiz edilmiş olarak eylem düzenleme çalışmaları devam etti
ve çok şükür ki, bunlar tamamen o illerde ve ilçelerde açılan istihbarat
gruplarının zamanında bilgi alması ve zamanında bu bilgiyi operasyona
dönüştürmesiyle şimdiye kadar akim kaldı. Yine, hem istihbarat
konusundaki çalışmalar hem de istihbaratın destekleyici bir unsuru olan
teknik konular -bunun içine telefon dinlemeler de girmekte, bunu
açıklıkla ifade ediyorum- sonucunda, İstanbul'da Hereke otobüsünün
taranması, The Marmara Otelinde Onat Kutlar ve Yasemin Cebenoyan'ın
öldürülmesi, yine, İstanbul'da Sarayburnu'nda arabanın patlatılması,
Tuzla'daki yedek subay öğrencilerinin katledilmesi, İzmir'de Tansaş
Mağazasına, Konak meydanına bomba konulması, yine, Diyarbakır'daki
intihar eylemlerinin engellenmesi, Ankara'da eski Adalet Bakanımız
Topaç'ın şehit edilmesi... Bunun gibi konular. örnek vereceğimiz belli
başlı konular, sırf bu teknik dinlemeler ve bunun devamı olarak kurulmuş
olan istihbarat gruplarının çalışmasıyla, gerçekten, aktif bir özellik
kazandı. Yalnız, bunu belirtirken bir hususa değinmek istiyorum. Bu
konularda çalışılırken, bilgiyi hangi kurum alırsa alsın, önce, bu
saydıklarım, emniyetin derlediği bilgilerle başlatırlar operasyonu; ama,
istihbaratın tamamı ve operasyonlar, bir mozaiğin bütünü olduğu için,
bu operasyondan önce, polisiye mıntıkayı ilgilendiriyorsa, polisin
ilgili yetkilisi, Millî İstihbarat Teşkilatının yetkilisi, jandarmanın
yetkilisi mutlaka toplanıp "arkadaş, böyle bir bilgi var; bu mozaiğe
sizden katılacak ne konular var, bunu ne şekilde dört dörtlük bir halde
getirebilir veya operasyona dönüştürebiliri" diye mutlaka belirli bir
koordinasyondan sonra bu çalışmalar başlatılmakta. Hatta, bu
koordinasyona şöyle bir örnek verebilirim; her ay, Milli Güvenlik Kurulu
toplantılarından önce iki defa; yine, Millî İstihbarat Teşkilatındaki
arkadaşlarımızla toplantılar düzenlenmekte; yine, Terörle Mücadele
Kurulunun periyodik toplantıları var; bunlar hep başlı başına
koordinasyon toplantılarıdır. Yine, Milli Güvenlik Kurulunun hazırlık
toplantısı ve diğer toplantılar başlı başına birer koordinasyon
toplantısı niteliğindedir. Bunu şu yönden vurgulamak istiyorum:
Gerçekten de, hizmet yönünden, belki bazı illerde, il bazında alt
düzeydeki görevliler düzeyinde tatlı bir hizmet rekabeti şeklinde bazı
çalışmalar olabilir; ama, üst düzeyde, kesinlikle, işin bütününe yönelik
çalışmalarda, operasyonlarda, karşılıklı bilgi alışverişinde en ufak
bir kopukluk, bizim yönümüzden şimdiye kadar gözlemlemedik ve başka
arkadaşlarımızın da gözlemlediğini zannetmiyor um. Bu, çok çok, bana
göre, yanlış anlamadan veya 1992 yılında polis neden istihbarat
yapamıyor çalışmasından, 1997'de polis çok fazla istihbarat yapıyor,
artık yapmasın çalışmasına döner gibi bir hal izliyorum. Onun dışında,
kesinlikle böyle bir koordinasyonsuzluk veya çekişme veya illerdeki -az
önce belirttiğim- tatlı bir hizmet yarışının dışında bir problem bizim
yönümüzden yok; konuştuğumuz arkadaşlar, diğer kurumlar yönünden de
olmadığını kanaatini rahatlıkla izhar edebiliyorum.
BAŞKAN - Bu telefon dinleme de dahil dediniz de; telefon dinleme nasıl oluyor, neye dayanarak?..
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Affedersin... Bu şeylere bir girse, ondan sonra sorsak onu.
BAŞKAN
- Onu da esas şey yapacağım da... Şimdi, şu var; birtakım aranan
kişileri istihbarat hizmetinde kullanmışsınız, onlara görev vermişsiniz;
bu konularda ne diyorsunuz?
EMİN ASLAN - Şimdi, Sayın Başkanım,
az önce de belirttim, buna, tabiî, böyle evet, hayır şeklinde herhangi
bir cevap verildiği zaman...
BAŞKAN - Evet, hayır şeklinde değil yani.
EMİN
ASLAN - Tabiî... Dışarıda, kamuoyunda yanlış anlamalara neden olacak
bir tavır olduğu için, bunu da samimiyetle şu şekilde izhar edeyim: Biz,
mutlaka eleman çalıştırıyoruz. Kendimizde elemanlar üç kategoride
derleniyor. A kategorisinde söylediğimiz elemanlarımız, bilfiil
örgütlerin içinde hareket eden ve örgütlerin içinden en can alıcı
bilgileri bize veren, bunun karşılığında da, ya aylık, zaman zaman da,
yaptıkları işin özelliğine göre toplu ikramiye şeklinde makam onayıyla
ödeme yapılan kişiler. B kategorisindeki elemanlarımız, zaman zaman
örgütle haşır neşir olan, zaman zaman da işinde gücünde olan kişiler.
Bunları mutlaka Ankara'ya devrediyoruz.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bizim aradığımız onlar değil.
BAŞKAN - Mesela, Çatlı yani...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Siz İstihbarat Daire Başkanısınız bilgileri ikinci
kategoridedir; fakat, bunlar da operasyonlarımızda yararlandığımız
kişiler. C kategorisinde dediğimiz elemanlarımız, mutemet diye tabir
ettiğimiz, kritik bir yöredeki, mahalledeki bakkaldı, berberdi veya
herkesin takılıp sohbet ettiği, bu vesileyle bazı bilgileri derleyebilen
ve kendisinin bağlı çalıştığı kişilere ileten mutemet kategorisindeki
arkadaşlarımızdır. Bunlar da, tabiri caizse, parça başı gibi iş şey
edilir diyelim; yani, verdiği bilgi, hakikaten, dişe dokunur, iyi bir
operasyonda yararlana bilinecek bir bilgi ise, bunlardan
yararlanabiliyoruz. Ama, arzımda daha baştan ifade ettiğim gibi, merkez
olarak, biz, ağırlıklı olarak bilgi derleme, koordinasyon ve eğitim
yönünde çalışma yapıyoruz. Eleman çalışmaları istisnalar dışında ve
bilgi toplama iller tarafından yürütülmekte; ama, bu demek değildir ki,
merkez hiç eleman çalıştırmıyor. Tabiî, merkezin de eleman çalıştırdığı
konular vardır. Yalnız, bu elemanlar, bir iki görüşmeden veya belirli
bir periyotlardan sonra illerine devredilir. Mesela, Ankara'daki bir
elemanımız merkezle bir iki defa görüşmüşse, onun verdiği bilgiye göre
takip yapılacak, yerine göre dinleme yapılacak, yerine göre izleme
yapılacak, onu Mesela Çatlı da değil Sayın Başkan.
BAŞKAN - Misal olarak söylüyorum.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Siz, İstihbarat Daire Başkanısınız.
EMİN ASLAN - Geleceğim konuya...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - İzin verir misiniz... Birbirimizi yormayalım; o, işin
teknik yönleri; siz onları yapın. Biz, burada, onları falan aramıyoruz.
Birbirimizi yormayalım. Diyorsunuz ki, basında, bizim hakkımızda, diğer
istihbarat örgütleri hakkında çekişme var diye haber geçiyor. Bunlar
doğru değil diye bize yarım saat bilgi verdiniz; teşekkür ederiz; ama,
aynı basında birtakım adamların devlet tarafından -Sayın Başkanın işaret
etmiş olduğu- şu veya bu şekilde özellikle millî istihbarî bilgilerde
kullanıldığı, işte, o saydığınız kategorilerde veya başka bir kategoride
kullanıldığı, hatta bunlara işte...
BAŞKAN - Pasaport veriyorsunuz, silah belgesi veriyorsunuz...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Yeşil pasaportlar verildiği, bilmem ne yapıldığı
falan... Siz de isimlerini biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Şimdi, hiç bu
iş şöyle olur böyle olur demeden, siz, bize, İstihbarat Daire Başkanı
olduğunuza göre, birtakım şeylerden haberinizin olması lazım; haberim
yok derseniz, bize inandırıcı olmazsınız. Haberinizin olduğunu biz
bilerek çağırdık sizi. Bize bu konularda, net, açık, evet, hayır demeyin
tabiî, o anlamda söylemiyorum; ama, arkadaşlarımızı aydınlatacak açık
bilgi ne varsa, onu verin, değerlendirin.
EMİN ASLAN - Hayhay... Şimdi, şu konuyu arz edeyim efendim. Mutlaka bu eleman konusunu anlattıktan sonra, zaten...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Biz, o sizin sokakta kullandığınız elemanları
araştırıyor değiliz. Biz bakkal Ahmet efendiyi de araştırıyor değiliz.
Siz, kimden istihbarat alıyorsanız ona da bakıyor değiliz. Biz, burada
ismi geçen adamlar var, oraya ismi karışmış, Türkiye'yi çalkalayan
adamlar var, onları soruyoruz.
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim, o
zaman, konuya şöyle ifade edeyim: Bizim ilk örgütlenmemiz -yani, kısa
bir girişten sonra bu konuya geleceğim- özellikle terörle mücadele
konusunda. Yani, şu yönden, eskiden bizim şubelerimize, -tabirimi mazur
görün- yani, aktif olmadığı için, sade dedikodu yapar veya bir görevli
ne yapar, emniyet müdürüne onu bildirir, şunu yapar, bunu yapar denilen
bir kategoride olduğu için, biz, özellikle örgütlenmeye ve bu il ve
ilçelerdeki yapımızı oluşturmaya başladıktan sonra, tek şeyimiz terör ve
istihbarattı. Hatta, biz, bu organize suçlardı, diğer konularda da
böyle bir atılım yapalım mı, böyle bir büro yapalım mı, böyle bir ünite
kuralım mı diye, üç dört ay öncesine kadar, il temsilcilerimizle
yaptığımız toplantılarda da bu tartıştığımız bir konuydu. Yani, biz,
tamamen terörle mücadeleye yönlendirilmiş bir İstihbarat Daire
Başkanlığız; ama, diğer konuların da yer yer boyutu, Türkiye genelinde,
işte, İstanbul'da bir Söylemez çetesi, bir Hadi Özcan çetesi, Antalya'da
yine iki çete, Zonguldak'ta... Bunlar dahi istihbaratın, İstihbarat
Daire Başkanlığının teknik desteğiyle çıkarılmış çetelerdir. Yani,
burada, il ünitelerimiz bizim arkadaşlarımıza teknik destek sağlamıştır.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Fevkalade görev yaptığınız bizce biliniyor.
EMİN
ASLAN - Sayın milletvekilim, geleceğim o konuya. Şimdi, böyle bir
konuya, bizim Organize ve Malî Suçlar Daire Başkanlığı -ismini yanlış
söylemeyeyim- ismi sonra değişti, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire
Başkanlığı oluştu yanılmıyorsam. Burada, bu Daire Başkanlığı oluştuktan
sonra, bu ismi aldıktan sonra, biz, istihbarat olarak da böyle diğer
organize, terör dışındaki suçlarla da ilgilenelim mi, böyle bir büro
kuralım mı diye, bu bile bizim arayışımız içindeydi. Yalnız, sizin
dediğiniz konuya geliyorum, gazetelerde bizim de izlediğimiz, takip
ettiğimiz, adı geçmiş kişilerle bizim İstihbarat Daire Başkanlığı
olarak, buna -açıklıkla söylüyorum- ne eleman ilişkimiz olmuştur ne
çalıştırma ilişkimiz olmuştur. Zaten, bunların, anlaşıldığı kadarıyla,
bir kısmının ülke dışı, diğer konular, belirli çalışmalar ki, zaten,
ülke dışı, ilk olarak özellikle bizi görev sahası olarak
ilgilendirmemektedir; ama, bunu anlatırken, bir hususa değinmek
istiyorum. Şimdi, belge, bilgi şudur, bu belge ve bilgilerin bizimle
ilgisi yoktur dediğimiz zaman, yanlış anlaşılma bir ölçüde ortaya
çıkıyor. Bir de, mesela, belirli bir operasyona başlanacağı zaman,
hakikaten, her istihbarat operasyonunda çalıştırılacak kişinin uygun bir
mizansen sağlanması, uygun bir kamuflaja girmesi, uygun bir yapı içinde
görev yürütmesi ve o operasyonun içinden yüz akıyla çıkılabilmesi için,
mutlaka, bazı maskeleme, mizansen, yazı çizi, bunlara her zaman gerek
duyuluyor. Yani, istihbarat operasyonlarında, illerde, merkezde bu tip
çalışmalar, diyelim ki, adam belirli bir kurumda olur, belirli bir
otelde resepsiyonist görülür veya otelin şefi görülür, orada başka bir
izleme, takip yapacaktır; mutlaka, bunların, çalıştığı, bulunduğu yere
uygun kamuflajları sağlanır. Fakat, bu dediğiniz konuyla ilgili,
söylediğiniz konularla ilgili, bizim, daire olarak, Emniyet Genel
Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı olarak, bu kişiler, ne bizim
elemanımızdır, ne de biz bu kişileri...
BAŞKAN - Şöyle soralım o zaman.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Çatlı'yı soruyorum. Çatlı ve yanında Tarık Ümit vesaire vesaire...
BAŞKAN
- Müsaade ederseniz... Bak, şimdi, arkadaş, tamam, elbette ki, bazı
şeylerin yapılması için çalıştıracak eleman; buna diyeceğimiz yok. Yani,
aranan birtakım kişi, bu Çatlı'dır veya Yaşar Öz'dür veya başkasıdır.
Bu gibi kişiler sizin bilginiz dahilinde çalıştırıldı mı, bunlara yeşil
pasaport, silah taşıma belgesi veya silah uzmanı gibi -bakanlıkta öyle
veya Genel Müdürlükte diye belgeler çıkıyor. Siz de bunu basından takip
ediyorsunuz, bilginiz dahilinde- böyle belgeler çıkıyor. Peki, bu
belgeleri kim verir? Siz böyle kişileri çalıştırmıyorsanız; ama, böyle
kişilerin çalıştığı kamuoyunca da, bize gelen bilgilerle de sabit. Peki,
kim çalıştı; yani, sizin bilginiz dışında bu gibi kişileri çalıştıran
başkaları olabilir mi? Misal... Yani, ben çalıştırıyordu demiyorum da,
misal, Emniyet Müdürü bütün riski üzerine alıp da, o böyle kişileri
çalıştırabilir mi veya sizin bilmediğiniz başka bir oluşum mu var?
EMİN ASLAN - Yok efendim... Mesela, il emniyet...
BAŞKAN
- Açık konuşayım, Çiller özel örgütü deniliyor mesela. Böyle bir örgüt
var mı yani, böyle bir örgüt çalıştırır mı veya ismi başka olur? Yani,
bize bu konularda bilgi verin. Bu yeşil pasaportlar nedir? Adam
bakıyorsun aranan insandı, yeşil pasaport çıktıyor. Bakıyorsun üzerinden
-işte, Çatlı'nın üzerinden çıktı, diğerlerinin üzerinden de- Emniyet
Genel müdür tarafından verilmiş veya öyle verildiği iddia edilen silah
taşıma belgesi, işte, silah uzmanı diye belge Genel Müdürlükte... Bunlar
nedir yani, bu konuları aydınlat. Şimdi, siz, bir istihbaratın başında
bulunuyorsunuz, bu konularda, elbette ki, bilginiz var veya en azından
bir istihbaratınız var. Şimdi, genelde şöyle: Samimiyetle söylüyorum
Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Biz samimiyetinize inanıyoruz tabiî...
EMİN
ASLAN - Sizler belki konuya çok çok vâkıfsınız, herkesi dinleyip,
gerekli bilgileri aldığınız için. Bunların çoğunu, biz, basından izledik
dersek, bunu kesinlikle yadırgamayın; ama, bir konuda şöyle diyorum,
mesela, Emniyet Genel Müdürümüzün -zamanın Emniyet Genel Müdürünün-
şimdi de Emniyet Genel Müdürümüz talimat verse, onların verdiği
direktiflerle bazı kişilerin, mesela, güncel konu olarak çıkan Yaşar Öz,
Tarık Ümit gibi kişilerin bazı bürokratik işlemlerinin diğer kamu
kuruluşlarında takip edilmesi... Yalnız, şunu açıklıkla ifade edeyim,
bunlar bizim dairenin çalıştırdığı veya görevlendirdiği eleman değil;
ama, buna rağmen, Emniyet Genel Müdürümüz, şu kişinin falan dairede bir
an evvel işlemlerini çabuklaştırın, şu kişinin falan dairede bir an
evvel bürokratik işlemleri tamamlansın veya şu evrakları bir an evvel
falan işyerinde, falan dairede takılmış, bunlar bir an evvel
çabuklaştırılsın diye zaman zaman talimatları olmuştur. Şöyle
talimatları olmuştur: Ben, İstihbarat Daire Başkanı olmam sıfatıyla her
zaman bunları ayrıntılı olarak hatırlayamam; bir kısmı belki özel bir
dostunun isteği olarak, arkadaşının isteği olarak takip ettirmiştir; bir
kısmı direkt Emniyet Genel Müdürünün... Bazı muhbirler, mutemetler
sıradan herkese bilgi vermez; muhbir veya mutemet olduğu bilinmesin
diye; üst seviyede bir çay kahve içme gibi gelir, bizim aylarca
koşuşturup, ulaşamayacağımız bilgilere ulaşabilir. Belki bu kategoride
bizim bilmediğimiz tarzda bir kişiyle ilişki vardır, ona uygun yine
işlemleri takip edilmiş, edilsin denmiştir.
BAŞKAN - Peki, size, böyle bir emir, böyle bir ricada bulunuldu herhangi biri?
EMİN
ASLAN - Mesela, efendim, ben, bir kısmını sonradan hatırlıyorum, bu
Yaşar Öz'ün pasaport işlemlerinin çabuklaştırılması konusunda Emniyet
Genel Müdürümüzün ricası olmuştur.
BAŞKAN - Hangi Emniyet Genel Müdürü onu da söyle de...
EMİN ASLAN - Zamanın Emniyet Genel Müdürü...
BAŞKAN - Hangisi?
EMİN
ASLAN - Eski İçişleri Bakanımız Mehmet Ağar Bey. Fakat, bu
çabuklaştırma isteğinin özel bir dostluktan mı kaynaklandığı, kendi
arasında...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Özür
dilerim... Açar mısınız; yani. çabuklaştırmak ayrı şey, yeşil pasaport
vermek ayrı şey. Yani, bunlar farklı şeyler.
EMİN ASLAN -
Çabuklaştırmak, işlerin takip edilmesi demektir. Mesela, kişi
formatlarını tamamlar, bunları belki hepiniz biliyorsunuz, bir kısmı...
Hele bu Yaşar Öz'ü izleyebildiğimiz kadarıyla, kendisi de bu yönden daha
önce zaten -sabıkasının derecesini bilemiyorum- herhalde sahte kimlik
veya uyuşturucu konusunda bir sabıkasının olduğu şeklinde bir konu
gündeme geldi. Yani, bunların yapılması veya bu bilginin, evrakların
ilgili kuruluşlara verilmesi o kadar şey bir sorun değil. Yani, bunlar,
belirli, sahte bir... Hatta, bazen, dışarıda da, malumunuzdur, sahte
pasaport, illa Emniyet Genel Müdürlüğünden veya değişik yerlerden veya
resmî kurumlardan olmaksızın çoğu yerde, şu anda bile uygulamalarda
İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de; yani, örneklemelerine, kıyaslamasına
bakılırsa, sahte pasaport konusu her zaman gündemde olan ve hatta bu
konuda hemen hemen her ilde sabıkalı bazı sahte pasaport...
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sahte pasaport değil değil mi sizin verdiğiniz
Yaşar Öz'e, siz kendi pasaportunuzu veriyorsunuz resmî ?
EMİN ASLAN - Şimdi, bunda bir yanlış anlaşılma olmasın Sayın Milletvekilim. Yani, biz herhangi bir pasaport değil.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Zaten siz vermiyorsunuz pasaportu canım. Pasaportu, pasaport şubesi veriyor.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Ben anlayamadım, orası karıştı.
EMİN ASLAN - Evet, yani, pasaport verme deyince, sanki biz bir pasaport hazırlayıp vermişiz gibi...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Zaten, resmî pasaport... Siz, sahte pasaport filan hazırlar mısınız devlet olarak?
EMİN ASLAN - Hayır... Sahte de resmî de zaten bizim konumuz dışında.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Zaten sahte demiyor kimse size.
MEHMET
BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Biraz geriye gidelim. Şimdi, burada,
bir cümleden ben soru sormak istiyorum. Sayın Müdürüm, Yaşar Öz'ün
pasaport işlemlerinin çabuklaştırılması konusunda, Emniyet Genel
Müdürlüğünün bize talimatı oldu dediniz.
EMİN ASLAN - Doğrudur...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bu çabuklaştırmadan kastınız ne? Ben onu soruyorum sadece.
EMİN ASLAN - Mesela, şimdi, belki sizlerden de gelmiştir, illerde bürokratik arkadaşlarımızdan da gelmiştir...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Aynı şey midir bu?
EMİN ASLAN - Aynı şekilde. Şöyle: Pasaporta müracaat etmiştir
BAŞKAN - Ama, iki şey ayrı ayrı şey... Şimdi, mesela, benim bir pasaport işim olsa, acil de olsa, rica ederiz.
EMİN ASLAN - Tabiî, Sayın Başkanım, ben de ona örnek vereceğim.
BAŞKAN - O ayrı şey. Bir de verilmemesi lazım gelen kişiye pasaport verilmesi olayı var.
EMİN
ASLAN - İşte, efendim, şimdi onu belirteyim; yani, bize verilen
talimat, bize verilen ilgilenme, bilemiyorum, dairemizin yerini
bilirseniz, bizim eski Emniyet Genel Müdürlüğümüz ile İstihbarat Daire
Başkanlığı yan yanadır. Evrak imzalatma, bürokratik işlemler ve biz
direkt Emniyet Genel Müdürüne bağlı olmamız hasebiyle, diğer bir daire
başkanı haftada bir defa Emniyet Genel Müdürlüğüne gelirse, biz günde
dört beş defa Emniyet Genel Müdürümüze çıkmak mecburiyetinde kalırız.
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Mehmet Ali Bey, şimdi, işi basitleştirelim. Arkadaşlar,
mutlaka, biraz evvel vermiş olduğunuz cevabın gerekçesini
öğreneceklerdir. Basitleştirelim... Basitleştirme şu: Siz, İstihbarat
Daire Başkanısınız, bir pasaport verme meselesinde niçin muhatap
oldunuz? Bakın, arkadaşların kafasında takılı sualler var. Bunların
cevabının verilmesi lazım.
EMİN ASLAN - Hay hay efendim.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Niçin bir Yaşar Öz'ü hatırlıyorsunuz? Hatırlama nedeniniz ne?
EMİN ASLAN - Birincisi şu Sayın...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ama, birinci sualle beraber.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Evet, niçin muhatap olduğunuz suali...
EMİN ASLAN - Kesinlikle... Yani, belki konu atlanarak veya bir konudan bir konuya geçildiği için yanlış anlamaya neden olabilir.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yani, sadeleştir... Sadeleştir bu olayı...
EMİN
ASLAN - Şimdi, birincisi, bu konu gazetelerle, medyada izlendiği zaman,
bunu samimiyetle ifade ediyorum. Mesela, ben, kimin için haftada 50
tane belki pasaporta tavassut etmiş olabilirim; bir yılda 250-300 tane
eder. Bunların içinden, her zaman, yani, Ahmet'in tanıdığı, Mehmet'in
tanıdığı, şunun tanıdığı çıkabilir. Bu konuyla ilgili olan da, Pasaport
Daire Başkanlığındaki bu şahısların fişlerinin birinin üzerinde "Emin
Arslan ricacı oldu" birinin üzerinde de Emniyet Genel Müdürü, zamanın
Emniyet Genel Müdürü...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Açıklayın böyle yani...
EMİN ASLAN - Tabiî, efendim.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yani, bu olayı öncesindeki nedenlerle mi şimdi hatırlıyorsunuz; yoksa, gündeme geldikten sonra birtakım...
EMİN ASLAN - Tabiî, gündeme geldikten sonra; yani, öyle spesifik bir hatırlamam söz konusu değil.
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Çünkü, bu ayrıntılar önemli. Yani, bu olaylar gündeme
geldikten sonra, gittiniz baktınız ki, fişlerin bir tanesinin
üzerinde...
EMİN ASLAN - Şimdi, bu şahıslar, böyle böyle şey
edince -gazetelerde de yanlış yazıldı efendim, ismim sadece Emin ASLAN-
birinin üzerinde Emin ASLAN ricacı oldu...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hangisinin?
EMİN ASLAN - Ayrıntıyı bilemiyorum Sayın Milletvekilim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, yani, hangi pasaporta ricacı olduğunuza bakmadınız mı?
EMİN ASLAN - Hayır, iki pasaporttan birinde zamanın Emniyet Genel Müdürünün...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - İkisi de Yaşar Öz'ün mü?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Fark etmez canım, mesele...
EMİN ASLAN - Hayır, biri Tarık Ümit, biri Yaşar Öz olacak.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Tamam işte onu soruyoruz.
MEHMET
BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yalnız, ben, şunu yine anlayamadım
Sayın Müdürüm. Bir şey söyleyeceğim. Şimdi, bildiğim kadarıyla, ben
pasaport çıkaracağım zaman, bugün, Pasaport Dairesine giderim, işte, o
formu veririm ve çıkarırım. Sizinle hiç muhatap olmam; yani, sizinle
derken, ilimdeki istihbarat şubesiyle muhatap olmam veya sıkışırsam,
acil yurtdışına çıkmam gerekirse -yurtdışında okurken öyle yapıyorduk-
emniyet müdürümüzden rica ederdik, istihbaratla yine alakası olmazdı.
Siz, niçin ricacı oluyorsunuz Yaşar Öz'e veya Tarık Ümit'e?
EMİN ASLAN - Şimdi, efendim, onu izah ediyorum işte. Şimdi, bu konuda ben...
BAŞKAN - Biraz detaylı bu konuda bize açıklama, net şeyler söyle ki, araya girip, insicamı bozmayalım.
EMİN
ASLAN - Tabiî efendim. Şimdi, şu: Bu şahıslardan, mesela, üzerindeki
kimliğe, nota bakılmasa, ben bu şahıslara ricacı olduğumu, aradan üç
sene geçmiş, üç buçuk sene geçmiş, kesinlikle hatırlamam söz konusu
değil zaten. Bunun gibi açık söylüyorum, yine, demin de belirttim,
250-300 tane belki ricacı olduğum konu vardır. Ben, istihbarat Daire
Başkanı olduğum için, hem merkezden hem illerden, bizim üniteyle ilgili
arkadaşlarımızın da şöyle şöyle yardımcı olun dediği konularda mutlaka
yardımcı olmuşumdur. Bunda da şunu belirtmek istiyorum. Bu konu,
şahısların durumu, hatta, yine, bunların pasaportları İstanbul'da
yakalanmış, Emniyet Genel Müdürüne intikal ettirilmiş, Emniyet Genel
Müdürünü tarafından alınmış diye konular söz konusu olunca, bu şahsı,
üzerinde takipçi olduğuma dair not çıkınca, yine de ben hatırlayamadım.
Kendi müfettişimize de bu konuda ifademi belirttim. Hakikaten de
spesifik hatırlamama imkân yok. Emniyet Genel Müdürümüzle -zamanın
Emniyet Genel Müdürüyle- temas kurdum.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bir
sorum var. Yaşar Öz sizin için sıradan, hatta sıra dışı bir adam mıdır,
hiç hatırlanmayacak bir adam mı?
EMİN ASLAN - Gerçekten öyle Sayın Milletvekilim.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Ama, işlediği, söylenen suçlar bakımından siz nasıl
istihbarat yapıyorsunuz o zaman. Bak, şimdiye kadar güvenerek dinledim.
Bu sözünüzden dolayı şimdi endişeye kapıldım birden. Yaşar Öz, bu kadar
işe karışmış bir insan sizin için böyle sıradan Ahmet, Mehmet ağa gibi
bir adam ise, İstihbarat Daire Başkanısınız, şimdi, bunu iller yapıyor
falan diye bize şey etmeyin. Bize onlar lazım değil.
EMİN ASLAN - Hayhay efendim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Şimdi, Yaşar Öz sizin için sıradan bir adamsa, biz, o zaman, bu dükkânı kapatalım gidelim.
EMİN ASLAN - Şimdi, dikkat ederseniz, Yaşar Öz'ü, medyada bu şekilde çıkmadan önce, Sayın Milletvekilim hangimiz tanıyordu?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sizin tanımanız lazım, siz istihbaratçısınız...
EMİN ASLAN - Ama, ben terörle ilgili konularda...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Emin Bey, olmaz... Birbirimizi şey etmeyim.
EMİN
ASLAN - Efendim, bunu şerefimle söylüyorum, yemin ediyorum, ben, Yaşar
Öz'ü, bunu açıklıkla ifade ediyorum, Yaşar Öz'ü, bu televizyonda,
gazetede çıkmadıktan sonra tanıyorsam, istediğiniz suçlamayı
yapabilirsiniz.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Biz kimseyi suçlamıyoruz
burada. Biz sizi suçlamak için söylemiyoruz. Emin Bey, anlaşalım, biz,
sizi buraya suçlamaya çağırmadık, hiçbir suçlamamız yok. Biz, sizden
-bir de ben şu açıklamayı yapayım- resmiyet dışındaki bilgiyi istiyoruz.
Bize verecekseniz, resmiyet dışındaki bilgileri verin. Biz o kayıtları
falan zaten buluyoruz, onlar geliyor. İşte, Emin ASLAN şey oldu diyor;
basın da buluyor, herkes buluyor, Bizim aradığımız, sizden, bu
resmiyetin dışındaki bilgi. Bize bu bilgileri verecekseniz, bizi
yormayın.
EMİN ASLAN - Bu resmiyet dışında bir bilgi...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Yoksa, biz, resmî bilgileri her yerden alıyoruz.
BAŞKAN - Kim size tavsiye etmiş olabilir veya siz tanımadığınıza göre; hatırlayın.
EMİN ASLAN - Konuya geliyorum; yalnız konudan konuya sorular açılınca...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Hayır, hayır Emin Bey, bakın ölçü koyuyoruz. Sizin
ölçülerinizle bizim ölçülerimiz değişik; diyoruz ki, biz resmiyet
dışındaki bilgiyi arıyoruz; bir. Siz, İstihbarat Daire Başkanı...
EMİN
ASLAN - Tamam, efendim. Sayın Başkanım soruyor, bunun nereden
geldiğini. Ben, bu notu aldıktan sonra hakikaten bu kişiyle ilgili
hatırlamadım; yani, belki dediğim gibi daha da olabilir. Ahmet'le,
Mehmet'le ilgili. Belki, senede ben 250-300 tane bu şekilde tavassutta
bulunmuş olabilirim; bu konuyu gazeteden de izleyince zamanın Emniyet
Genel Müdürümüze bu konuyu sordum. Dedim ki, efendim böyle böyle bir
konu çıktı; ben bu şahsı hatırlamıyorum. "Gerektiğinde ben onunla ilgili
açıklamayı yapacağım; o talimatı zamanında ben size vermiştim" diye
bunu söyleyen zamanımızın...
BAŞKAN - Sayın Ağar mı? Zamanımızın deme; yani, zamanın olunca çok emniyet müdürü geldi geçti. İsim söyle.
EMİN ASLAN - Yani, o zamanın Emniyet Genel Müdürümüz.
BAŞKAN - Mehmet Ağar mı yani?
EMİN ASLAN - Evet efendim.
BAŞKAN - Öyle dedi.
EMİN ASLAN-Tabiî.
BAŞKAN - Dolayısıyla o tavsiye etmiş oldu size. O ricayı vermiş oldu.
EMIN ASLAN-Tabiî, zaten...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - "Zamanı gelince açıklayacağım" dedi; ne zaman söyledi bunu?
EMİN ASLAN - Yani, bu şahıslarla ilgili konuyu ben gerektiğinde açıklarım.
MEHMET
BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Sayın Müdürüm, bir şey soracağım; ben
anlayamadım, kusura bakmayın. Sizi niye araya soksun?
EMİN ASLAN - Nasıl efendim?
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yani, sizi niye tavassut etsin aracı olarak?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Niye özel kalem müdürüne söylemedi; "git oğlum şu işe bak" diye de size söylüyor diyor.
EMİN
ASLAN - Efendim, mutlaka bu kişinin bir özellikli bir durumu vardır;
birincisi. İkincisi, daire başkanını yerinde bulamadığı zaman sıradan
her evrak, her şey değişik kişilere takip ettirilmez. Ben İstihbarat
Daire Başkanı olduğum için direkt Emniyet Genel Müdürüne bağlıyım. Diğer
daireler emniyet genel müdür yardımcıları veya diğer bürokratlar
yönünden bağlı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Sayın
Müdürüm, şöyle söyleyebilir miyiz. Özür dilerim, şurayı netleştirelim.
Yani, özelliği olan, istihbarat konusunda özelliği olan insanların
pasaport alması konusunda sizler aracı olarak muhatap oldunuz mu?
EMİN
ASLAN - Sadece pasaport değil efendim. Mesela Maliye Bakanlığında bir
işi olabilir, Dışişleri Bakanlığında belirli bir işi olabilir; bazı
özellikli takip edilmesi gereken veya herkesin bilmemesi gereken konular
rahatlıkla İstihbarat Daire Başkanlığına..
MAHMUT YILBAŞ (Van) -
Arkadaşlarımızın bilmesinde yarar var. Zamanında, hayatının bir
döneminde uyuşturucu nedeniyle mahkûm olan bir insana, hayatı boyunca
yurtdışına gitmesi için pasaport verilmez mi? Rahat olun biraz.
EMİN ASLAN - Nasıl efendim?
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Zamanında hayatının bir döneminde uyuşturucu içerisine
karışmış, ismi geçmiş veyahut da uyuşturucudan dolayı mahkûmiyet almış
bir insana yurtdışına çıkmak için pasaport verilmez mi; böyle bir kanun
var mı?
EMİN ASLAN - Hayır, pasaport herkes alabilir, her zaman
alabilir; yani, bunun bir engeli yok. Sonra araştırdığımız kadarıyla o
yıllarda bu şahsın bir aranır durumu da yok.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yurtdışına çıkmama tahdidi kimler için vardır; onlarla ilgili komisyonu kısaca bilgilendir.
EMİN
ASLAN - Ve bildiğimiz kadarıyla bu şahısların yurtdışında bir tahdit
durumu yok. Nitekim, Necdet Menzir müdürümüz, milletvekilimiz de bu
konuyu açıkladı. O yıllarda bunların bir aranır kaydı da yok. Bunlar,
benim, şu yönden samimiyetle belirtiyorum...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yani, bu açıklamayı yaptıktan sonra rahat konuş. Ondan sonra da ne olduysa anlat.
EMİN
ASLAN - Sayın milletvekilim, benim buradan çıktıktan sonra da bundan
önce de şahsımla ilgili en ufak bir araştırma yapsanız efendim zatı
âlimle ilgili çok ayrıntılı...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Estağfurullah.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bizi sizi yargılıyor değiliz kardeşim.
EMİN ASLAN - Değil efendim. Sanki yalan söylemiş gibi bir konu oldu.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Hayır, öyle değil. Bak, sevgili kardeşim, aman canım
kardeşim, şimdi, burada ben sizi rahatlatmak için söylüyorum. Diyorum
ki, biz sizi yargılıyor değiliz, sizde suç arıyor da değiliz. Sizi
herhangi bir şekilde suçlamak için de çağırmış değiliz; yalnız, siz
devletin memurusunuz. İsterseniz 50 tane hukuk fakültesi bitirin; ben de
hukuk fakültesi bitirdim, benim gibi olmanız mümkün değil. Niye; çünkü,
siz devlet memurluğundan geliyorsunuz. Benim hiç hayatımda devlet
memurluğu yok, siz hayatınızı devlet memurluğunda geçirmişsiniz. O
düşünceyle, o şeyle hep belli ölçüler içerisinde sabahtan beri
anlattıklarınızda zaten dairenin nasıl kurulduğu, nasıl götürüldüğü, ne
yapıldığı falan, resmi bilgiler. Biz, o resmî bilgileri aramıyoruz.
Bizim aradığımız şey sizin İstihbarat Daire Başkanı olarak bu komisyona,
bu Meclise ve bu olaya yardımcı olma bakımından. Velev göreviniz
değil...
EMİN ASLAN - Gerçekten değil, bunu açıklıkla belirtirim
efendim; yani, bu şahıslarla bizim hiçbir organik çalışmamız ve işimiz
yoktur.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İzin verir misiniz. Efendim,
istihbarat yaparken, arkadaşınızla konuşurken takıldı, kulağınıza geldi;
öğrendiniz; baktınız, ha öyleymiş, tespittiniz. Özel bilgi. Bizim
araştırma konumuz nedir; mafya-siyasetçi ve polis ilişkisi içerisinde.
EMİN ASLAN - Mesela, mafya bizim görev sahamızın dışında; onun için..
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Onu anladım yahu. Emin Bey, mafya konusunda bana bilgi
geliyor da sana gelmiyor mu? Gelmiyorsa o zaman hiçbir şey konuşmayalım.
Yapma, bak sinirlenirim, böyle dersen, isterse bana arkadaşlar da
kızsın. Bizim görev sahamız değil deyince oradan kaçıyorsun demektir.
EMİN
ASLAN - Hayır, değil efendim. Görev, bizi arkadaşlarımıza
yönlendirmemiz, yönetmeliğimizi de getireyim efendim, özellikle bizimki
öyle.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bırak yönetmeliği yahu. Dostluk münasebeti içinde hiçbir şeyden haberin olmuyor mu?
EMİN
ASLAN - Ee, olanları söyledim efendim. Teknik destek sağlayarak bir
Söylemez çetesi, bir Hadi Özcan çetesi, bir Antalya'daki çete,
Zonguldak'taki iki konu; bunlar istihbaratın teknik desteğiyle
yakalanmış. Bir de konudan konuya geçince değişik sorulardan sanki bir
kopukluk doğuyor gibi bir durum. Mesela, demin benim üzüldüğüm, "Yaşar
Öz'ü nasıl tanımazsınız" diye. Gerçekten Yaşar Öz'ü gazetelere çıkıp
böyle sansasyonel bir malzeme olana kadar Yaşar Öz benim için hiçbir
önem ifade etmezdi; çünkü, belki, binlerce daha uyuşturucu kaçakçısı
vardır veya çete kaçakçısı vardır veya başka adi suçlara giren kişi
vardır. Benim için hiçbir anlam ifade etmez; ama, şu anda, benim için
güncel olarak Güneydoğuda PKK'nın bölge sorumlusu kimlerdir; şehirlere
eylem işini kimler yapacak veya Dev-Sol'un şu andaki durumu kim; İslamî
Harekette İfran Çağrıcı'dan sonra güncel olarak mücadele ettiğim örgüt
bunlar. Bunların yerini kim alabilir? Benim için ilgi alanım ve mücadele
alanım bunlar.
BAŞKAN - Benim sorduğum soruyu iyi dinle, net
cevap ver. Siz veya sizin dışınızdaki yine görevli olan emniyetin başka
biriminde suç işlemiş, aranan birtakım kişiler istihbarat işlerinde
kullanıyor muydu; bir. Sadece istihbarat da değil, birtakım eylemlerde
de ne çeşit insanlar kullanıyorsunuz? Siz, istihbarat yönünden
anlattınız eylemde de -bizim aradığımız eylem- nedir; yurtiçinde
birtakım eylemler yapılıyor -misal olarak söylüyorum- deniliyor ki, Ömer
Lütfi Topal'ı falan falan öldürdü. Böyle kişileri kullanıyor muydunuz,
bu eylemlerde kullanıyor muydunuz; bir. Siz, yeşil...
EMİN ASLAN - Yok, efendim. Siz "Yaşar Öz'ü nasıl hatırlamadınız" dediniz de ben ona üzüldüm, gerçekten hatırlamadım.
BAŞKAN
- Şimdi, birçok kişilerde yeşil pasaport, siz "sadece ben bir tanesine
veya iki tanesine ricacı oldum" dediniz ve kamuoyunda şöyle bir şüphe de
var, hatta bu çeşit yeşil pasaportları, sizim imzalamaktan
çekindiğinizden dolayı, bu yeşil pasaport, silah uzman belgesi gibi
belgeleri siz imzalamamışsınız, güya genel müdür, o zamanın Genel Müdürü
Sayın Ağar bizzat imzalamış. Böyle bir olay oldu mu? Bize bu konuda
daha net bilgiler verin.
EMİN ASLAN - Efendim, bunları, zaten
bir İstihbarat daire başkanının böyle bir konuda çalışma yapılacak olsa
dahi bir istihbarat daire başkanının imzasını gerektiren bir konu yok
bunda; ne belgede, ne pasaportta, ne şeyde; yani, ne istihbaratla ilgili
bir konu bu ne de istihbarat daire başkanının imzasını gerektirecek bir
konu. Yani, bunda büyük bir yanlış anlama var.
BAŞKAN - Peki. Siz istihbaratçısınız, sadece istihbarat hizmeti yapıyorsunuz, operasyon işine karışmıyorsunuz, değil mi?
EMİN ASLAN - Operasyonları iller yapar; biz bilgi desteği ve oryantasyon.
BAŞKAN
- Peki, bu işler ortaya çıkınca siz bu yönde de bir istihbarat
yapmadınız mı; acaba, bu belgeleri kimler veriyor, nasıl veriyor,
kimlerde var, kaç kişide var, bu verilen insanlar neler yapıyor; bu
yönde bir istihbarat yapmadınız mı veya bu belgeleri acaba hangi
merciden veriyorlar, kim veriyor, kim imzalıyor? Bu da bir
istihbarattır.
EMİN ASLAN - Efendim, gazeteden veya televizyondan
izlediğimiz kadarıyla gördüğümüz çok ahım şahım da bir konu değil;
normal bir daktiloda veya bilgisayarda rahatlıkla yazılıp şey edilecek
bir belge; yani, emniyetin bir pasaportunun veya bir başka konunun
özellikle spesifik üzerinde şeyini taşıyan bir belge niteliğinde değil
görebildiğim kadarıyla. Rahatlıkla...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hangi belge bahsettiğiniz Emin Bey?
EMİN ASLAN - Sayın Başkanın...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Silah belgesi mi?
EMİN ASLAN - Evet efendim. Yani, istihbarat daire başkanının veya başka birinin imzasını gerektirecek bir belge değil diyorum.
BAŞKAN - Tamam; ama, siz bir istihbarat yapıp, ya bu nedir herkesin elinde, aranan kişilerin elinde belge var; bu nasıl iş?..
EMİN
ASLAN - Efendim, bu konuda Emniyet Genel Müdürlüğünün kendi
müfettişleri tahkikat yürütüyor. Bildiğimiz kadarıyla 7-8 kurum apayrı
tahkikat yürütüyor. Onların soruşturduğu hem de resmî kanallardan aldığı
bilgiler, zaten bizim kat kat mesafemizde, bir istihbarat bir konu
olmadan önce yapılması gereken konu. Bu yapıldıktan sonra zaten ilgili
yetkililer, ilgili merciler el koymuş ve bizim o andan sonra
toplayacağımız bilginin zaten kat kat fazlasına ulaşmış durumda.
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Hemen savunmaya geçmeyin. Ne dedi; "Bunlar çıktıktan
sonra istihbarat yaptınız mı, yapmadınız mı?" Bunu yapmadık dersiniz.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Şu savunma işinden vazgeçin.
EMİN ASLAN - Hayır, savunmada değil efendim. Ben meramımı mı anlatamıyorum.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Evet ya da biz anlamakta güçlük çekiyoruz. Çünkü, hemen
savunmaya giriyorsunuz. Bu memuriyet endişesi içerisinde savunmaya...
EMİN
ASLAN - Hayır. Şimdi, Sayın Başkanım "Neden duymadınız" deyince, ben
onu ifade ediyorum; yani, istihbarat bir iş olmadan önce toplanan
bilgidir. Bu olduktan sonra belirli bir istihbarat çalışması yapılmış.
BAŞKAN - Emin Bey, silah uzmanı diye bir kadro var mı sizde?
EMİN ASLAN - Hayır efendim. Silah uzmanı, şöyle bir uzman diye bir kadro yok..
MEHMET
BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Sayın Müdürüm, özür dilerim bir şey
sormak istiyorum. Şimdi, ben bir şeyi ayrıntılarıyla öğrenmek istiyorum.
Pasaport almak için başvurduğumuz zaman, vatandaştan istenen belgeler
var; acaba bunun dışında pasaport şube müdürlüğü, istihbarat birimiyle,
yani sizlerle pasaport almak için başvuran kişiyle ilgili olarak
vatandaşın bilgisi dışında özel bir görüşme yapan; yani, şöyle biraz
özelleştirelim; Yaşar Öz geldi, pasaport almak için başvurdu pasaport
bürosuna, normal alacak, tahdit de yok, biraz evvel sayın valim söyledi;
hukukî bir tahdit yok; ama, acaba pasaport daire başkanlığı veya
pasaportu verecek büro, tahdit olmamasına rağmen, sizinle görüşerek
evet, bu insanın istihbarat açısından pasaport almasında engel vardır
veya yoktur diye ayrıca bir görüşme yapar mıydı?
EMİN ASLAN - Yok, bizimle herhangi bir görüşme yapmazdı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - O zaman niçin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar Bey sizinle görüşme ihtiyacını hissediyor?
EMİN
ASLAN - Şimdi, şöyle sayın milletvekilim. Baştan da konuyu arz ettim;
ben direkt emniyet genel müdürüne bağlıyım; biz de direkt emniyet genel
müdürlüğüne bağlıyım. Bizde direkt emniyet genel müdürlüğüne bağlı
teftiş kurulu başkanı, istihbarat daire başkanı, bir iki ünitenin
dışından geçmez. Sonra bizim sürekli bilgi akışımız, şu ilde bu oldu,
böyle bir beklentimiz var, şöyle bir talimat verilecek diye. Bir daire
başkanı haftada bir defa giriyorsa emniyet genel müdürümüzün yanına, biz
günde yedi sekiz defa girmek mecburiyetinde kalıyoruz. Bir de özellikli
konularda, mesela, emniyet genel müdürü, bazen başka bir kurum rica
etmiş olabilir veya kendisiyle direkt ilişkide, eleman ilişkisi, ben
özelliğini bilemiyorum, başka bir ilişkide olan bir kişinin ricasını
yerine getirmiş olabilir veya bir şahsî dostunun ricasını yerine
getirmiş olabilir; ama, ben...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) -
Söylediklerinizin hiç birisi açıklamaz. Israrla bir şey söylüyorsunuz,
siz diyorsunuz ki -ben araya girmiş olmayayım tekrar- "yedi sekiz kere
emniyet genel müdürünün yanına giriyorum. Kardeşim girmene gerek yok.
Bastı emniyet müdürü, çağırdı özel kalem müdürünü "falancanın
pasaportuna yardımcı olun" dese. Niye size söylüyor? Sizin
söylediğinizin bir tek şeyi var; siz o anda emniyet genel müdüründen
telefon geldiği anda "Ahmet oğlu Mehmet'in pasaportuna rica ediyoruz
yardımcı olun" dendiği anda emniyet genel müdürünün odasında bulunuyor
olabilirsiniz, tesadüfen; zile basmak yerine size söylemiş olabilir.
Açıklaması budur yani.
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim,
gerçekten de samimiyetle, mutlaka -üç yıl geçtiği için aradan- belki bu
pozisyonda olabilir veya daire başkanı yerinde olamaya bilir, yanında
ben olurum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 20 dakikadır aynı şeyi
konuşuyoruz. Adam söylüyor "bana talimat verdi, ben de yaptım; altına da
ismimi koydum; zamanı gelince de açıklayacağım dedi; her şeyi aldı
üzerine" diyor. Niye soruyorsunuz.
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim, şunu da ifade edeyim; bu dahi sonradan yüz
yüze
yapılan görüşmeden sonra açığa çıkan bir konu; yani, ben bile o anda,
bunun neden yapıldığını hatırlamadığım gibi, şu anda bile genel
müdürümüz...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Tahditli kişiye pasaport verilmiş.
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim, ben onu da bilmiyorum; yemin ediyorum onu da bilmiyorum; açıklıkla söylüyorum.
SEMA
PİŞKİNSÜT (Aydın) - Sayın Başkan, bir dakika. Şimdi, Yaşar Öz için
Mehmet Ağar'ın söylediğini söylüyorsunuz; Tarım Ümit için siz ricacı
olmuşsunuz, öyle mi?
EMİN ASLAN - Efendim, ya Yaşar Öz için Genel Müdürümüz ya Tarım Ümit; yani, birinde ben, birinde Genel Müdürümüzün.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Siz, niye ricacı oldunuz; gene başka biri mi rica etti size; hangisi için?
EMİN
ASLAN - Ben, bu konuyu hatırlamadığım için -gazetelerde çıktı; bu
ikisinin pasaportu birden geldi diye. Hatırlarsınız gazetelerde
İstanbul'dan geldi diye. Ben gerçekten bunu hatırlamadım- Emniyet Genel
Müdürlüğü müfettişleri de ifade almadan önce, Genel Müdürümüze, yani ben
bunu hatırlayamadım, bu konuda bir talimatı var mı diye bunu
ayrıntısıyla sorayım dedim. O da kendisi "Bu konuyla ilgili zamanı
gelince ben açıklama yapacağım, bu konuyu ben sana rica etmiş
olabilirim." Çünkü, bu şahısla, benim hiçbir ilgim yok, herhangi bir
tanışmışlığım yok, herhangi bir konuşmuşluğum yok.
BAŞKAN - Tamam
anlaşıldı. Bu telefon dinlenilmesi; nasıl dinliyorsunuz telefonları,
kimlerin telefonunu dinliyorsunuz, neye dayanarak dinliyorsunuz. Mesela
bizim telefonu da dinliyor musunuz?
EMİN ASLAN - Estağfurullah
efendim. Telefon dinlemek o kadar basit bir konu olsa. Sayın
milletvekilim, bunu bir defa daha belirteyim, özellikle bizim
yönlenmemiz ve branşımız terörle mücadeledir; yani, bir bürokrat, Ahmet,
Mehmet, kesinlikle bunu kutsal bildiğiniz her şeye bu mukaddes günde
yemin edebilirim; kesinlikle efendim. Ama, mesela, şöyle, hatta bugün
gazetelere güncel yansıyan ve bir komisyon kurulmasına neden olan husus
var. Burada dahi o karar bir altyapı kurulmasıyla ilgili -inşallah o
komisyonda da bu konuyu detaylı izah edeceğiz- bir altyapı, alt tesisin
kurulmasıyla ilgili bir karardır; yani, o altyapı kurulduktan sonra üst
düzeyde spesifik yapılacak dinlemeler için mutlaka mahkemeden karar
alınır ve Telekom'a götürüldüğünde oradaki yetkili zaten başka türlü
bağlamaz.
BAŞKAN - Şimdi, suallere geçiyoruz. Sayın Valim, buyurun.
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Emin Bey, biliyorsunuz, Trafik Yönetmeliğinin 46.
maddesinde bir hüküm var, 56.ncı maddesiyle beraber; bazı görevlerde
bulunanların istekleri doğrultusunda gizli plaka verilir ve bu plakalar
verilirken de yine trafikte tutulan bir defter vardır; o deftere de
kaydedilir bunlar. Belki trafikçi olmadığınız için bilmiyorsunuz; ama,
ben müfettiş olduğum için.:.
EMİN ASLAN - Branşım değil efendim; ama, onu duydum.
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Buradan şeye geçeceğiz; istihbarat hizmetlerinizde görev
yaparken bu tür pasaport verme gibi o elemanlarınızda bir sisteminiz
var mı? Çünkü, bir kamuflaj dediniz; onu bir açar mısınız?
EMİN ASLAN - Kamuflaj şu şekilde efendim. Mesela...
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Ve onları verdikten sonra da bir yere kaydınız olur mu,
olmaz mı? Çünkü, bizim bilmemiz lazım. Var mı yani bu sistem?
EMİN ASLAN - Şöyle efendim: Belirli bir operasyon yapılacak...
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Öbüründe legal; yani, yönetmeliğe geçmiş. Nedir; diyelim
ki, işte can güvenliği için Ankara Üniversitesi Rektörüne değişik bir
plaka verilir takılır ve oraya da yazar; şu sayılı plaka der ve oraya da
yazılır. Böyle bir uygulama istihbaratta var mı?
EMİN ASLAN -
İller düzeyinde bilfiil aktif operasyonlar illerde yapıldığı için
diyelim ki, birkaç günlüğüne belirli bir otelde kişi yatmış gösterilecek
veya belirli bir yere uçakla gitmiş gösterilecek, gitmemiş olsa bile
rezervasyonu yapılır; uçak bileti alınır veya otelde yatmış gibi normal
mizansenleri sağlanır veya diyelim ki, arkadaşımız...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yorma kendini. Pasaportla sordum; böyle bir uygulamanız yok?
EMİN ASLAN - Biz yapmadık efendim.
BAŞKAN - Nihan Bey, var mı sorunuz?
NİHAN
İLGÜN (Tekirdağ) - Efendim, benim sualim şu: Pasaportlar üzerinde falan
durmayacağım; yani, sizin yetki alanınızın dışında. Yalnız, Yaşar Öz
bizim komisyonumuza mevzu oldu; basında çıktı; tabiî bir istihbarat
birimi daire başkanlığı olarak, kimdir bu Yaşar Öz gibi mutlaka bir
istihbarat olayını araştırmaya girdiniz mi? Tabiî, siz terörle ilgili;
ama, sizin bu konuda, Yaşar Öz hakkında -geçmişte de bir sabıkası falan
yok- ağınıza takılan Yaşar Öz'le ilgili hiçbir bilgi oldu mu, geldi mi?
EMİN ASLAN - Çıktıktan sonra mı efendim?
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Bu olaylar tabiî çıktı ya, Yaşar Öz diye.
EMİN ASLAN - Çıktıktan sonra merak saikiyle narkotik şubeden ve kaçakçılık daire başkanlığından kendimiz sorduk.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Yani, ağınıza bir şey takıldı mı oradan?
EMİN
ASLAN - Şimdi, oradan, bir zamanlar herhalde yurtdışında yanılmıyorsam,
belki ülke yanlış olabilir efendim, bir ülkede yakalanan bir
uyuşturucudan bunun çağrı numarası mı, telefon numarası mı çıkmış diye
arşive bir bilgi gelmiş; yani, arşiv kayıtlarını yanıma almadığım için
belki eksik veya fazla olabilir; bunu da şu yönden özellikle vurgulamak
istiyorum. Şu dendi, bu dendi gibi bazen spekülasyonlara ve yanlış
yorumlara yol açan konular olur; bunu sonradan araştırdığımızda bu
sahtecilik konularında ihtisas sahibi olduğu veya sahte belge verme
konularında ihtisas sahibi olduğu, bir de dediğimiz gibi bu şekilde bir
uyuşturucuyla yakalanan bir kişinin üzerinde onun çağrı numarasının
çıktığı şeklinde bize kaçakçılık daire başkanlığından o şekilde bir...
Bu da merak saikiyle; yani, konu ortaya çıktıktan sonra bu adam nedir
diye. Mesela, Tarık Ümit konusu da. İkisi gündeme gelince, onu da
sorduk; dediler ki "Bunun iki tane pasaportu varmış, biri normal
müracaatla alınmış; ama, belgesi sahteymiş; yani, çalıştığı kurumu
gösteren belgesi sahteymiş, birini de Millî İstihbarat Teşkilatının
yazısına istinaden verilmiş iki tane pasaportu var." Yani, bunları merak
saikiyle, konu güncelleştikten sonra araştırıp öğrendiğimiz konular.
Sayın Başkanıma da baştan onu dedim; yani, bu bir istihbarat konusu
değil, istihbarat konusu keşke iş olmadan önce bazı olayları veya
yapılanmayı ona göre kurup bazı bilgiler derleyebilmekti; olduktan sonra
zaten bütün kurumlar tahkikata başlamış, gerekli araştırmada belirli
mesafe alınmış demektir.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Yani, Yaşar Öz hakkında ele gelen ciddî bir şey yok.
EMİN ASLAN - Yok efendim.
BAŞKAN - Yaşar Bey?..
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Benim sorum çok. Deminki sözünüzün tersine bana "evet -
hayır" diye net cevap verin, bırakın onu, herkes ne sansasyonel haber
yayarsa yaysın, basında, televizyonda söylenen bir gün söyleniyor,
ertesi gün işin gerçeği anlaşılıyor.
EMİN ASLAN - Yalnız, sayın
milletvekilim bir konuyu ifade edeyim; belki, bu konuyu baştan aşağı
içindesiniz, irdelediniz, yıllardır devletin sorumlu kademelerinde
bulunmuş kişilersiniz, hakikaten şu anda bazı yönden de, cümlemin
başında da sözümü söylemiştim, yani 1992'de sanki istihbarat eksikliği
var denen ortamdan, 1997'de sanki neden polis istihbarat yapıyor diye
bir ortama gelindi. Lütfen, yani, bu değerlendirmelerde bunu...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, bizim öyle bir şeyimiz yok, hiç kimsenin öyle bir şeyi yok, siz öyle anlıyorsunuz.
EMİN
ASLAN - Hayır, efendim, illerdeki kendi ünite arkadaşlarımız bile öyle
demeye başladı ki. Affedersiniz, sanki babamızın bakkal dükkânını
çalıştırıyoruz, bari bırakalım bu konuyu deme noktasına geldiler.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bana göre az yapmışsınız. Siz, Yaşar Öz'ü tanımayan istihbarat teşkilatı bana göre yanlış çalışmış.
EMİN ASLAN - İnşallah, organize suçlarla ilgili ünitemizi de kuracağız.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Hayır, bak şimdi, demin, Sayın Valimle yalnız suçlama
amacıyla söylemiyoruz, biz buraya gelen hiçbir arkadaşımızı suçlama
düşüncesinde, davranışında filan değiliz. Biz, bilgi topluyoruz; size
güvendiğimiz için diyoruz ki, devletin memurudur, bize bir bilgi
aktaracak mısınız? Ben, bu kısmı bu komisyonun çalışmalarının dışına
çıkıyor; ama, sizin söylediğinizden şu sonuç çıkıyor: Her daire konulara
at gözlüğüyle bakıyor. Olmaz öyle şey. Hele istihbaratçı, eğer, böyle
bakmışsa bana göre noksan iş yapmıştır.
EMİN ASLAN - Maalesef, o konuda haklısınız efendim. Bizim sade yönlenmemiz terör konusundaki istihbarat efendim.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Şimdi, sizin bir istihbaratçı olarak, Başkanın başta
sorduğu soruya net cevap verin. Abdullah Çatlı'dır, Oral Çelik'tir,
Yaşar Öz'dür, vesaire, böyle birtakım ismi geçen adamlar veya geçmeyen
adamlar; siz istihbarat için veya -yurtdışını sormuyoruz, yurtdışını
bilmeyiz diyorsunuz, bilmeniz de mümkün değil, tamam, işiniz de değil
zaten- yurtiçinde herhangi bir eylemde kullandığınız oldu mu; istihbarat
için de kullandınız mı?
EMİN ASLAN - Hayır efendim. İstihbarat için de olmadı.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Bu konuda bir duyumunuz oldu mu; 1972'den beri
buradayım, emniyet içerisinde istihbarat ve terörle çalışıyor,
uğraşıyorum diyorsunuz. Herhangi bir duyumunuz falan olmadı mı?
EMİN ASLAN - Hangi konuda efendim?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bu sorduğum, şimdiki insanları kullanıldı mı?
EMIN ASLAN - Ama, bu andaki sorduğunuz kişiler 1972'de, zaten 1972'den beri diyorsunuz Sayın Başkanım.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Hayır, efendim, siz 1972'den beri bu teşkilatın
içerisinde olduğunuza göre epey kıdemlisiniz, onu söylüyorum. 1985'te,
1990'da, neyse yani.
EMİN ASLAN - Efendim, duyum olarak
diyorsanız, biz de hem böyle duyum hem demeçlerden hem bazı konuştuğumuz
kişilerin açıklamalarından devletin bu konuda özellikle yurtdışı
ağırlıklı olarak böyle kişilere görev verdiğini biz de duyum olarak...
Ama, ben direkt görev vermediğim, direkt çalışmasını bilmediğim,
dokümante etmediğim bir kişi söylemem...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) -
Emin Bey, bak, sorum benim net. Ben de sizin gibi hukukçuyum. Gayet net
soru soruyorum, net cevap verin. Hiç yurtiçi?.. İpsala'dan öbür tarafını
sormuyorum.
EMİN ASLAN - Ben, yurtiçi duymadım efendim, bunu açıklıkla söylüyorum.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Ben, size şimdi, bir şey soracağım; ama, çok dikkatli
söylüyorum, sen de dikkat et.. "Terörle bizim istihbaratımız" dediniz.
EMİN ASLAN - Teröre karşı.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Teröre karşı istihbarat içerisinde olduğunuza göre
terör örgütlerine yardım ve yataklık ettiği iddia edilen -yardım nakit
veya başka türlü; her zaman nakit de olmaz- birtakım adamların
öldürüldüğünü biliyoruz; işte liste uzayıp gidiyor; kim bunlar? Behçet
Cantürkler, Buldanlar, bilmem neler falan. Bunların içerisinde siz
tespit ettiğiniz kimseler, böyle bir ilişkisini tespit ettiğiniz
kimseler var mı?
EMİN ASLAN - Yani, teröre yardım veya yataklık edenlerde...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Evet.
EMİN ASLAN - Mutlaka efendim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bu öldürülen isimler içerisinde kimse var mı; yani, bu öldürülen isimler sizin tespitiniz midir?
EMİN
ASLAN - Kesinlikle hayır efendim. Yani, şu isim öldürülmüş, bu
tespittir. Sayın milletvekilim, soru biraz, çok ters bir anlamda.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Hiç ters anlamda değil, bu konuda burada beyanlar var.
Ben oralara girmek istemiyorum. Bu konuda sizin üstünüzdeki kişilerin
beyanları var.
EMİN ASLAN - Hayır, efendim, mutlaka bizim
üstümüzdeki kişilerin veya konuya vâkıf olan kişilerin beyanları
olabilir; ama, ben bilmediğim bir konuda yoruma dayalı olarak. Ama, ben
mesela şunu, ilin bölge sorumlusu kimdir, şehre hangi eylem grubu
gelecektir, lojistik desteğini kim sağlıyor; bu kategoride soruyorsanız,
elbet; ama, bunun içinde Behçet CANTÜRK var mıydı veya öbürü var mıydı,
bu yardım, yataklık edenlerin içinde diye bunu ezbere şu anda bilmeme
imkân yok. Mutlaka bunlar yazıya çiziye, raporlara dökülmüştür.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Bir dakika Emin Bey, şimdi orada birbirimizle
anlaşamıyoruz. Bu söylediğiniz isimler Türkiye'yi on senedir meşgul
ediyor; siz Türkiye'yi on senedir meşgul eden insanları, burada şimdi
hatırlama imkânım yok diyorsanız... Behçet CANTÜRK denen adam için
Türkiye çalkalanıyor ya.
BAŞKAN - Birtakım babalar öldürüldü, kim
öldürdü bunları? Mesela Behçet CANTÜRK, Topal, siz bu konularda
istihbaratınızı yapıyor musunuz?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Şimdi,
Ömer Topal, PKK’ya destek çıkıyordu diyor, yardım ediyordu; siz
istihbarat daire başkanısınız. Terörle alakalı bir şey; sormadınız mı
yahut bu konuda hiç bilginiz yok mu; evvelinde veya sonrasında?
EMİN
ASLAN - Mesela, şöyle efendim, teröre destek çıkıyor denilen kişi veya
terörün yataklık yapıyor, besliyor denen kişi öyle dört beş kişi bazında
değil ki, bunlar Türkiye genelinde, her ilin, her bölgenin, her örgütün
kendi yapısına göre, Dev-Sol'a yardım, yataklık eden başkadır, PKK'ya
yardım, yataklık eden başkadır, İslamî Harekete eden başkadır.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Emin Bey, bu söylediğimiz kişiler öldürülmüş yahu,
özellikleri var; etme, gözünü seveyim. Bunlar diğerleri gibi değil.
Yapma ya.
EMİN ASLAN - Mesela, Behçet CANTÜRK konusu. Behçet
CANTÜRK, Savaş Buldan, bunlarla ilgili eğer böyle isim olarak, mesela
Behçet Cantürk'ün örgüte yardımcı olur, şu olur diye sadece istihbarî
konu olarak değil; yani örgütün kendi yayın organlarında, MED TV'de,
diğer konularda da her zaman işlenen -yani bunu öğrenmek istiyorsanız-
Behçet CANTÜRK akılda kalan bir isim; ama, alt düzeyde başka kimler
yardım, yataklık ediyor...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onları
sormuyorum. Bak, benim sorum çok netti; karıştırma onları. Ben diyorum
ki, böyle ismi geçen, ünlü olmuş artık, bütün Türkiye'nin uğraştığı,
işte arkadaşlarımızın ismini listelerde geçtiği -Savaş Buldan’lar,
Behçet Cantürk’ler, vesaire- bunları siz, PKK'ya yardım ettiğini tespit
ettiğiniz anda ne yapıyorsunuz?
EMİN ASLAN - Kendi iline, yani,
bilgi bizden alınıyorsa, merkezden, iline bildiriyoruz; eğer, ili, kendi
bir operasyon içinde yürüttüğü bir istihbarat çalışmasında- baştan da
arz etmiştim- yani, bilgiler bize ilden geliyor, biz, sadece
değerlendirme, koordine ve yönlendirmeyi yapıyoruz. İI, kendi ilinde
yaptığı bir operasyonda, eğer silahlı külahlı militanı yakalamışsa, o
kişi de bunu yardım ve yataklık ettiğini, duyum olarak değil de,
ifadesiyle de teyit edilmişse, o kişi de aynı şekilde alır, yasal
prosedürü uygulanmak üzere mahkemeye sevk edilir sayın milletvekilim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Peki, böyle mahkemeye sevk ettiğiniz, bu isimlerden kimse var mı?
EMİN
ASLAN - Onu, illerinden, uygun görürseniz tek tek isteyebiliriz, yani,
bu yardım, yataklık suçundan kimler illerinde mahkemeye verilmiş, kimler
ne ceza almış, bunu rahatlıkla çıkarabiliriz.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Yani, sizin bu konuda, özel, spesifik bir bilginiz yok.
EMİN
ASLAN - Hayır, kesinlikle... Bu, illerden gelir, illerden
değerlendirilir ve ilin kendi çalışma kategorisi içinde, bunlar... Ama,
mesela, diyelim ki, belirli, Millî Güvenlik Kuruluna -burada isim
veremiyorum- belirli bir kuruma, yani, işte, efendim, örgütün bir
değerlendirmesini yapın, Dev-Sol ile ilgili bir rapor hazırlayın veya
PKK ile ilgili, Hizbullah ile ilgili bir rapor hazırlayın dendiği zaman,
bunlar bir kitapçık halinde, bütün militanı, silahı külahı veya
kendisine yardım ve yataklık edenler bir rapor halinde çıkarılıp,
ilgili, isteyen makama da her zaman verilir. Efendim, açıklık getirecek
bir konuyu da samimiyetle, biliyorum derim; yani, bundan bir endişeniz
olmasın. Sonra, mesela, bir husus daha var Sayın Milletvekilim; şimdi,
belki zamanı gelince yine eski Emniyet Genel Müdürümüz veya başka ilgili
kişiler açıklama yapar veya gizli bir konuda izah... Mesela, bazen,
terörün dış boyutuyla hiç ilgilenmedik deyince, bazen de ileride bir
yanlış anlaşılmaya yol açar. Mesela, terörün dış boyutuyla ilgili, bu
konuda aslî görevi olan kurumlar, zaman zaman bizden bilgi isteyip, bu
konularda, terörün dış boyutuyla ilgili neler yapılabilir, burada ne
yöntemler geliştirilebilir diye, zaman zaman bu konuda toplantılar,
çalışmalar da yapılmıştır; ama, bunu burada, şu anda, hem ben bütün
detayını bilmediğim hem de sonradan bu terörün dış boyutuna ilişkin
yapılacak çalışmalar sonradan neden ertelendi bazı toplantılardan sonra,
bunlar tamamı benim bilemeyeceğim konular olduğu için, belki zamanında,
ilgili kurumların yetkilileri veya zamanın emniyet genel müdürü bunu
açıklayabilir. Bunun gibi de konular var. Mesela, biz, diyelim,
yurtdışıyla ilgili bir çalışma yapmıyoruz; ama, yurtdışıyla ilgili bir
sürü bilgi bize değişik kaynaklardan gelmişse, mutlaka bunları
değerlendiriyoruz, ilgili kurumlarına iletiyoruz; hatta, bu konuda
spesifik bazı çalışmalar da yapıldı.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Emin
Bey, benim sorduğum soru şuydu: Sizin, PKK'ya yardım ve yataklık
ettiğini tespit ettiğiniz kişilerden... Ahmet Beyi tespit ettiniz;
dediniz ki: Ahmet Bey, Mehmet Bey, Hasan Bey, buna yardım ve yataklık
ediyor. Sonra, bir süre sonra baktınız ki, Ahmet Bey öldürülmüş, kalkmış
ortadan. Yani, hiç düşünmediniz mi...
EMİN ASLAN - Tek kişi
olarak, isim bazında verilmediği için... Tek kişi olarak, mesela, isim
bazında bir kişi rapora konu olsa dikkat çeker. Yahu, ben Ahmet ile
Mehmet ile ilgili bir rapor vermiştim, Allah Allah, bu adam yirmi gün
sonra ölmüş veya bir ay sonra ölmüş gibi...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Öldürülmüş yani... Faili meçhuller için söylüyorum bunu...
EMİN
ASLAN - Anlıyorum... Sayın Milletvekilim, bunu samimiyetle söylüyorum,
böyle bir konuda spesifik, tek kişi açıklanmış olsa dikkati çeker; ama,
demin dediğim gibi, biz böyle bir raporu, Dev-Sol ile PKK ile veya diğer
konuyla ilgili olduğu zaman, tamamını bir bütün olarak veriyoruz;
örgütün durumu şudur, şu bölgede şöyle etkindir, şu illerde şunlardan
yardım almaktadır, işte, şuraya şöyle silahlı bir grup gelmiştir,
Yunanistan'da eğitilmişlerdir, patlayıcıları Romanya'dan gelmiştir,
Suriye'den de şöyle girmiştir, buluşacaklardır, turistik yerlerde eylem
yapacaklardır, bu illerde de bunlara şunlar şunlar yataklık etmesi
muhtemeldir diye, bunu bir rapor olarak...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hiç dikkatinizi çekmedi mi yani, onu söylüyorum ben.
EMİN ASLAN - Kesinlikle... Ama, Behçet CANTÜRK konusu gerçekten çekti.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ha, onu söylüyorum işte.
EMİN
ASLAN - Behçet CANTÜRK konusu bilinen bir isim, yani ayrıntılı bir
isim, bu konuda olduğu için; ama, Behçet CANTÜRK ile ilgili, mesela,
diyelim ki, PKK'nın kuruluşundan beri rapor verilmiş de, Behçet CANTÜRK
bundan 10-15 sene sonra öldürülmüştür... Onun için...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Zamanını aramıyorum...
EMİN
ASLAN - Özellikli bir rapor verilip de arkasından olsa, tamam; ama,
Behçet CANTÜRK ile ilgili, bu konularda, her değişik kurumun
değerlendirmeleri içinde, örgütü anlatımı içinde mutlaka örgütün yardım
yataklık ediyor, örgüte kaynak sağlıyor diye, mutlaka bilgisi geçmiştir;
ama, sadece Behçet CANTÜRK olarak değil de, diyelim ki, bu konudaki
gelen silahlı militanlarıyla birlikte, yataklık yapanlarıyla birlikte
veya yatıp çıkmış cezaevinden, şu anda, Sabri Ok ile ilgili
yönlendirenlerle birlikte...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Peki, sizin, Sedat Bucak ile bir ilişkiniz var mı?
EMİN
ASLAN - Sedat Bucak'ı milletvekili olarak tanıyorum. Onun dışında da
yanılmıyorsam, yıl olarak şey etmeyeyim; bu, PKK'ya karşı, aşiret olarak
mücadele günlerinde, kendilerinin bir öldürülme konusu gündeme
gelmişti. Bir de, yine, eski millet vekillerimizden Leyla Zana'nın,
kendisine, Abdullah Öcalan adına bazı tekliflerde bulunma konusu gündeme
gelmişti. O zaman, Ankara Emniyet Müdürlüğü kanalıyla, böyle bir konuda
ne şekilde yardımcı olunabilir diye kendisiyle birkaç defa görüşülmüştü
ve üzerine, yanılmıyorsam, Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından, o
zaman, bazı ses alma ve aygıtlar monte edilmişti, o vesileyle... Bir de,
sonradan, yine, özellikle PKK tarafından kendinin ortadan kaldırılması
için defalarca talimat verilmişti. Bu talimatlar merkezî düzeyde
alınınca işte, en yakın biri vasıtasıyla vurulacak, işte, yeğeni
vasıtasıyla, gittiği yerlerin istihbaratı toplanıyor gibi bazı bilgiler
gelmişti. Bu bilgilerin de kendisine iletilmesinde, yani, toplam,
tahmini söylüyorum, üç dört defayı geçmemek üzere görüşmüşümdür.
BAŞKAN - Buyurun Fikri Bey.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Emin Bey, siz biraz evvel dediniz ki "ben 1972 yılından beri bu işin başındayım ve..."
EMİN ASLAN - İstihbaratta çalıştım. Başında, üç yıldır...
DURMUS
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bugüne kadar da, dikkatinizi çekmek için,
özellikle ilk cümleyi bu şekilde kurdunuz, 1972 yılından beri terör ve
istihbarat üzerinde çalışıyorum dediniz.
EMİN ASLAN - Başka branşta çalışmadım, doğrudur efendim.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Dolayısıyla, siz bu konuda son derece uzmansınız.
Yani, sizin belli bir yeteneğiniz var ki, sizi 1972'den beri, 25 yıldır
çalıştırmışlar ve sonunda da bir istihbarat dairesi kurmuşlar.
EMİN ASLAN - İstihbarat Dairesi 51'de kuruldu efendim, yani...
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Neyse... Genel Müdüre doğrudan bağlı olan bir
dairenin başına getirip oturttular. Yani, hem yeteneğiniz hem de var
olan güveniniz, devlete olan bağlılığınızdan kaynaklanarak sizi buraya
getirmişler, bu açık; yanlış değil herhalde. Ama, şimdi, böyle bir
kişiyken, burada sizin bilgilerinize başvuran komisyona verdiğiniz
ifadelerin, benim, dışarıdan gördüğüm kadarıyla bir istihbaratçıya
yakışmayacak ifadeler olduğunu gördüm. Neden?.. Birisini sordular, yani,
Yaşar Öz'ü, "vallahi bunu ben gazetede okudum, ondan sonra baktım"
dediniz. Bir başka şeyden bahsedildi, Tarık Ümit'ten "vallahi, son
zamanlarda gazetede okudum, ondan sonra buna baktım..." Siz ne biçim
istihbaratçısınız... Bunlar hepsi, siz terörle ilgili olan bir kişi
olarak, uyuşturucunun da terörün kaynağı olduğunu bildiğinizden dolayı,
93'ten itibaren büyük bir şekilde bu işin içerisine girildiğini
bildiğinize göre, bu adamlar buralarda dolaşan adamlar, sizin bilginiz
içinde olan adamlar. Bunu ben söylemiş olsam hak verirler "ben Tarık
Ümit'i hayatımda duymadım, şimdi duydum" diyebilirim. Bize şimdi deyin
ki, ben buraya, size, bildiklerimin tamamını değil, verebileceğim
bilgileri vermeye geldim. Biz bunu saygıyla karşılarız ve deriz ki, Emin
Aslan, Îstihbarat Daire Başkanı, hükümetler değişmiş olması sırasında
değiştirilemeyecek kadar da orada duran bir daire başkanı, bize, kendi
bildiği, istediği kadar bilgi verdi deriz, biz de böyle kayıtlarımıza
geçeriz. Şimdi, ben bu açıklamayı yapmak istiyorum; çünkü, Mehmet Eymür,
Tarık Ümit kaçırıldıktan sonra Emniyet Genel Müdürlüğüne açıp soruyor,
diyor ki: "Tarık Ümit kaçırıldı ve bu kaçıranlar sizlersiniz, emniyet
yetkilileri bunu yaptı" diyor. Mehmet Ağar, zamanın emniyet genel
müdürüne bunu anlatıyor. Bunu da söyleyen, istihbarattaki terörle ilgili
daire başkanlığından birisi. Böyle bir bilgi soruluyor, sizin
bilmemeniz mümkün mü?
EMİN ASLAN - Kesin mümkün.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kesinlikle mümkün... Peki, tamam...
EMİN
ASLAN - Şunu açıklıkla söylüyorum efendim: Bu kadar konuyu
araştırdınız, bu kadar kişiyi dinlediniz, bu hususlarla ilgili,
İstihbarat Daire Başkanlığının bu tip konularla uzaktan yakından
ilgisini söyleyen tek kişi çıktı mı şimdiye kadar, bunu açıklıkla
söyleyin.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, siz ne yaparsınız?...
EMİN
ASLAN - Biz, sadece, işte, samimiyetle söylüyorum, saf tarafımız o:
Biz, sadece terör organizasyonu, şehre kim geldi, üç dev solcu, dört
PKK'cı, aman bunları izleyelim, kimsenin başına bela olmadan, herhangi
bir yeri patlatmadan bunları yakalayalım, turistik yerlerde en ufak bir
patlama olursa her taraf duman olur, aman bunu önleyelim... Maalesef,
biz nasıl olsa bunlarla uğraşınca, kimse bizimle de, herhangi bir sap
saman hikâyesi olmaz diye -tabirimi mazur görün- sadece bu konulara at
gözlüğüyle -demin sayın milletvekilim de söyledi- vallahi, biz belirli
konulara sadece at gözlüğüyle bakmışız ve yıllardan beri de buna
yanıyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, şu ana kadar
söylediğiniz en doğru söz bence, o zaman, sizin söylediğinizden sonra
şu: İstihbarat birimleri arasında çatışma yoktur diyorsunuz...
EMİN ASLAN - Gerçekten, yok efendim.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Çünkü, siz hiç bir şey yapmıyorsunuz. Yani,
hiçbir istihbarat yapmadığınıza göre, sizin bir çatışmanız mümkün değil.
Peki, anlıyorum efendim...
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim,
terörle ilgili arz ettiğim konuların hemen hemen tamamına yakını polis
istihbaratının şeyiyle yakalanmıştır.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Siz polis değil misiniz?
EMİN ASLAN - Anladım efendim... Polis istihbarat, terörle ilgili konuları arz ediyorum... Yani...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bakın, şimdi, Yaşar Öz niçin kullanılıyor?..
EMİN ASLAN - Buna zamanın emniyet genel müdürü açıklık getirir.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Siz bilmez misiniz? Bir istihbaratçı olarak
bilmez misiniz? Benim bildiğim kadarıyla, siz, Emniyet Genel Müdürünün
de ne yaptığını araştıracak derecede olmanız lazım, öyle
kurulmuşsunuzdur siz.
EMİN ASLAN - İşte, biz öyle kurulmadığımız için 92'den beri, büyük yanlışlığımız orada...
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Anladım, anladım... Tartışmaya gerek yok...
Anladım... Raporumuzda -siz hep yapısal diyorsunuz- açıklıkla, Emniyet
Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinin hiçbir işe yaramadığını koymakta
yarar var yahut doğru çalışması için neler düşündüğümüzü koymakta yarar
var.
EMİN ASLAN - Peki, ben bir saptama yapayım efendim: Emniyet
Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığını değerlendirirken hangi
ölçüye göre değerlendiriyoruz?..
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, hiçbir şey söylemediniz...
EMİN
ASLAN - Ama, ben, terörle mücadele konusunda bütün yapılan konuların,
yakalanan örgütlerin, bombaların, illere gelen militanların polis
istihbaratına gelen bilgilerle yakalandığını söylüyorum.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kardeşim, Yaşar Öz, Tarık Ümit veya benzeri olan
olaylar, bunlar terörle mücadele için kullandığınız insanlar değil mi?
EMİN ASLAN - Değil efendim, bizim değil... Bizim değil sayın milletvekilim.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Terörle nasıl mücadele ediyorsunuz? Sadece ismini
mi biliyor musunuz, onun uyuşturucu kaynağını nasıl buluyorsunuz?
EMİN ASLAN - Nasıl?..
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, para kaynağını, terörün para kaynağını nereden buluyorsunuz?
EMİN
ASLAN - Şimdi, sayın milletvekilim, uyuşturucu kaynağıyla mücadele, ilk
önce, Kaçakçılık Daire Başkanlığının. Biz, uyuşturucu kaynağıyla değil,
biz, önce aktif tehdidi ortadan kaldırmak...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR
(İçel) - Terörün kaynağını, nerede, nasıl buluyorsunuz? Terörün parasal
kaynağı, personel kaynağını araştırmanız gerekmiyor mu sizin?
EMİN ASLAN - Genelde, soygunlar, bağışlar, yurtdışından gelen paralar...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Soygunları, bağışları, yurtdışından gelen paraları da araştırıyor musunuz?
EMİN
ASLAN - Yurtdışıyla ilgili olanı, bizde bir bilgi varsa, Millî
İstihbarat Teşkilatına iletiyoruz, yurtdışı kapsamında, dışişleriyle
koordineli olarak onu bunlar yürütüyor.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Terörün en önemli kaynağının uyuşturucu ticareti...
EMİN ASLAN - PKK'nın özellikle, bir ara da TKPML, TİKKO örgütünün en önemli kaynağının uyuşturucu olduğu doğrudur.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Siz, o zaman, terörle mücadele eden bir kurum olarak uyuşturucuya da bakmıyor musunuz?
EMİN ASLAN - Tamamen bakmayız efendim. Direkt PKK'yı ilgilendiriyorsa, o bizim görev sahamıza girer.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Nasıl ayırıyorsunuz?
EMİN
ASLAN - Yakalan militan ifadesinde belirtmiştir. Mesela, Bingöl'de bir
iki kişinin vardığı PKK örgütüyle ilgili yapılan operasyonlarda yapılan
militanın ifadesinde bu rahatlıkla geçince, biz ona odaklaşıyoruz.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - PKK'yı ilgilendiren uyuşturucuya bakıyoruz
diyorsunuz. Bizim de okuduğumuz da kadarıyla, siz de gazeteden bizim
gibi okumuş, bilgilenmişsinizdir herhalde, Behçet CANTÜRK'ler, Savaş
Buldan'lar, Yusuf Ekinci'ler falan, bunlar da, PKK terörüne uyuşturucu
yoluyla kaynak sağladıkları iddia edilen insanlar, buna sizin bakmanız
lazım.
EMIN ASLAN - Doğru...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Baktınız mı?
EMİN
ASLAN - Hayır... Kişi olarak bizim bakmamıza imkân yok. Biz, sadece
bilgiyi aldıktan sonra, direkt bizi ilgilendiriyorsa, bizim çalışma
konumuzsa, bizim operasyonda...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) -
Biraz evvel söylediğiniz şeylerde de çelişki gördüm. "Mafya bizim görev
alanımız değil" dediniz, sonra, Kocaeli mafyasını, Adana mafyasını,
bizim sayemizde bulundu dediniz...
EMİN ASLAN - Sayın
milletvekilim, bakın, orada teknik destek zaman zaman sağlanmıştır
dedim. Lütfen... Yani, belirli bir yanlışlığa yol açmasın.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki... Ben teşekkür ediyorum. Siz tam bir
istihbaratçısınız, hakikaten:.. Yani, bu konuda çok yetenekli bir
insansınız. Bize, ne kadar bilgi vereceğinizi kafanızda tartmışsınız,
hiç bilgi vermeden gideceksiniz.
EMİN ASLAN - Bunu da samimiyetle
söylüyorum... Bu konuda... Buyurun Sayın Başkan, ayrı bir gün, ayrıca
tekrar gelebilir, arzu ettiğiniz şekilde tekrar tartışabiliriz; ama,
sayın milletvekilim...
BAŞKAN - Tartışmaya gerek yok... Tamam...
EMİN
ASLAN - Sayın Başkanım, tek özelliğimiz bizim, bunu samimiyetle
söylüyorum, biz, at gözlüğü gibi, terör organizasyonu dışındaki konulara
kapalı bir çalışma yürüttüğümüzden, eksiklerimiz bundan kaynaklanıyor.
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire
Başkanlığı sadece terör üzerine yoğunlaşmış diyorsunuz, diğer
istihbaratı da birimler kendileri yapar diyorsunuz, ben böyle algıladım.
Mesela, uyuşturucu, Kaçakçılık Dairesi yapar diyorsunuz...
EMİN ASLAN-Tabiî... Doğru...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - İstihbarat Daire Başkanlığı onunla ilgilenmez diyorsunuz veya başka...
EMİN ASLAN - Ancak, konusuna, bir operasyonda kısmen girerse...
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - İstihbarat Dairesinin adını şöyle koymak lazım
diyorsunuz aslında: Terörle Mücadele İçin İstihbarat Dairesi demek daha
uygun olur, isim yanlış konulmuş diyorsunuz... Böyle anlıyorum ben sizin
dediğinizden.
EMİN ASLAN - Efendim, 92 yılına kadar, sokakta her
gün altı yedi kişinin öldürüldüğü zamanda, elbette, bizim ilk oryante
edileceğimiz, yönlendireceğimiz konu, terörü aktif bir potansiyel
tehlike olmaktan çıkarılmasıydı. Belki zamanla bu dediğiniz üniteler, bu
eksiklikler tamamlanabilir, böyle üniteler de monte edilebilir, çalışma
sahası genişletilebilir; ama, şu ana kadar gelen konu o...
BAŞKAN
- Şimdi, net soru soralım, net cevap ver kardeşim. Sen anlatıyorsun
anlatıyorsun ama, içinde bir cümlesi işimize yarıyor. O bir cümleyi
söyle lütfen.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bir cümle de yok.
EMİN
ASLAN - Ama, şunu mesela hiç kimse demiyor: Tarık Ümit'i veya Yaşar
Öz'ü, neden, arşiv bilgisi olarak şey ediyorum... Yalnız, kimse demiyor,
zaman zaman, acaba Emniyet Genel Müdürlüğünün oralarda buna rastladın
mı, gördün mü diye... Öyle bir konu olsa...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR
(İçel) - Kardeşim, sen "ben bilmem" diyorsun. Bilmem dersen olmaz; ama,
ben bunları gördüm, gelip giderlerdi dersen, istihbaratçı olduğun belli
olur.
EMİN ASLAN - Arşiv bilgisine bakmak başka Sayın Milletvekilim...
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, bu gelip gidenler nereye gelip gidiyorlar,
Daire Başkanı hangisi?.. Yani, diyorsunuz ki, "Emniyet Genel
Müdürlüğünde ben bunları görüyordum."
EMİN ASLAN - Ben, yanılmıyorsam, özel kalemde bir veya iki defa görmüş olabilirim, Genel Müdürümüzün özel kaleminde...
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Tarık Ümit ile Yaşar Öz sadece genel müdüre gelip
giderlerdi diyor Sayın Başkan. İşte, şimdi bir istihbaratçı olarak tam
bir bilgi verdiniz.
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim, aradan üç
buçuk yıl geçmiş. Şimdi, gelir giderlerdi kelimesi apayrı, bu, gazetede
çıktıktan sonra bu konular, genel müdürümüzün özel kaleminde görmüş
olabileceğim kişiler apayrı. Yani, lütfen... Şimdi, o kadar ki, yarın
bunlar belirli bir konuda medyaya intikal ettiği zaman, sanki...
BAŞKAN - Siz gördünüz mü Tarık Ümit'i veya Yaşar Öz'ü, Genel Müdürün öze kaleminde?
EMİN
ASLAN - Gördüm efendim. Özel kaleminde olabilir, o koridorda olabilir,
spesifik bir yanlış anlamaya neden olmayacak... Geçmiş yıl, yani, ben,
şurada oturuyordu, şu koltukta oturuyordu desem zaten yanlış söylemiş
olurum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Onlara yeşil pasaport da verdiler mi?
EMİN ASLAN - Efendim, izah ediyorum ya...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hayır... Ben net istiyorum... Verdiler mi?
EMİN ASLAN - Hayır... Bunu kim verecek efendim?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Emniyet Genel Müdürlüğü...
EMİN ASLAN - Yeşil pasaportlar üzerinde çıktı ya bunların Sayın Milletvekilim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Verdiler diyeceksiniz, ben de onu söylüyorum.
EMİN
ASLAN - Hayır... Verdiler başka, veren kişiyi biliyorum, gördüm,
tanıyorum anlamındadır. Bu adam gidip, müracaatını yapmışsa, biz de
çabuklaştırılması için gerekli yardımı yapmışsak...
BAŞKAN -
Şimdi, sen ağız şeyine giriyorsun. Yani, verilmiş de diyebilirsin. Tek
cümle söyleyeceğin yerde yarım saat konuşuyorsun.
EMİN ASLAN - Sayın Başkanım, verdiler mi denince, bu, vereni biliyorum gibi bir anlam çıkıyor.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Hayır... Hiçbir anlam çıkmaz. Ben başından beri diyorum
ki, Emin Bey rahat ol, rahat ol... Bu kadar tereddüt içerisinde bilgi
verilmez, rahat ol... Ne anlama gelirse gelsin soru, ne demek yani...
Veren katlansın sonucuna kardeşim.
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim, yarın gazetede görüldüğü zaman, bunlar...
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Verdiler, vereni gördüm demektir diyorsunuz, siz
tavassut etmişsiniz ya... Yani, vereni de biliyoruz...
EMİN ASLAN
- Yani, bu işlemi hızlandırın demektir... Ama, ben yine de pasaport
dairesinde araştıran benim, belki iki yüzün üzerinde vardır...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Olabilir, o ayrı... Kardeşim, ben telefon ederim, derim
ki, Emin Aslan'a bir pasaport verin, araya girip de... Normal
vatandaştır... Bu araya girdiğiniz kişi, uyuşturucu meselesine karışmış
bir adam. Bunun önemi var, onun için soruluyor.
EMİN ASLAN - Ama, sayın milletvekilim, ben de buna girerken...
MAHMUT
YILBAŞ (Van) - Sorgulama, burada, Meclis çatısı altında bu denli
olursa, kapalı kapılar ardında... Demek bu işin tabiatında var...
BAŞKAN - Buyurun Hayrettin bey...
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim, yalnız, buna da benim tavassutum normal bir vatandaş diye tavassut...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sevgili kardeşim, şu suçluluk duygusundan vazgeç...
EMİN ASLAN - Hayır efendim, organik bir ilişkimiz yok, o yüzden...
BAŞKAN - Teker teker konuşalım. Buyurun Hayrettin Bey.
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Kaçakçılık ve İstihbarat Daire Başkanlığı ayrıca
var değil mi, o ayrı. Bir de ayrıca İstihbarat Daire Başkanlığı var
diyorsunuz, o da size bağlı. Şimdi, peki, kaçakçılığın ve uyuşturucunun
PKK'ya veya diğer terör örgütlerine destek verdiği finansman sağladığı
noktasında gerçek de var. Bunları konuşmak üzere, zaman zaman bu daire
başkanlarıyla bir araya gelmişsinizdir.
EMİN ASLAN - Tabiî... Veya yazılı raporlar gidip gelmiştir.
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Yani, bunları konuşuyorsunuzdur aranızda. Siz,
terörle ilgilenen, daha çok oraya yoğunlaşmış İstihbarat Dairesi Başkanı
olarak; Abdullah Çatlı Asala ile mücadele ettiğini söylüyor, Oral Çelik
Asala ile mücadele ettiğini söylüyor, Haluk Kırcı yine benzer
iddialarda bulunuyor, devletin âli menfaatleri için terör örgütleriyle
mücadele eden ve bu amaçla kullanılan insanlar olduklarını... Siz,
terörle mücadele için kullanılan bu insanların isimleri hakkında, Mehmet
Özbay veya takma adlarıyla bilgi sahibi miydiniz?
EMİN ASLAN - Yani, şu andaki isimleri...
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Şu anda çıkan isimlerle ilgili olarak, bu isimler
ortaya deşifre olmadan önce de bilgi sahibi miydiniz?
EMİN ASLAN - Olmadan önce bu kadar bilgi sahibi değildim.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Bu kadar demiyorum, bilgi sahibi miydiniz?
EMİN ASLAN - Yani, tabiî, genel hatlarıyla bilgi sahibiydim; ama, bu kadar bilgi spesifik bir bilgiye sahip değildim.
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Yani, bunların, devlet tarafından, terörle
mücadele noktasında, ama istihbarat anlamında olsun ama başka türlü
anlamlarda olsun, kullanılmış şahıslar olduğunu kabul ediyor musunuz?
EMİN ASLAN - Yurtiçinde?..
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yurtiçinde veya dışında ayırmıyorum.
EMİN ASLAN - Yorum olarak mı diyorsunuz? Anlatılanlara göre... Yani, şimdi soru öyle bir şey ediliyor ki...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yurtdışında... Yani, yurtiçinde demiyorum.
EMİN
ASLAN - Anlatılanlara, bu konuda direkt temasta bulunanların yorumuna,
yine, hatta, bunların aile çevresinden edinilen bilgiye göre, bu ortaya
çıkıyor.
METİN ÖNEY (İzmir) - Senin doğrudan bir bilgin var mı
kardeşim, sen aile çevresi falan... Bir bilgin var mı senin, daire
başkanı olarak?..
EMİN ASLAN - Sayın milletvekilim, onu söylüyorum: Benim yok...
BAŞKAN - Yok de o zaman kardeşim, niye aile çevresini falan karıştırıyorsun? Var veya yok...
EMİN ASLAN - Sayın Başkanım, şimdi soru...
BAŞKAN
- Sana soruyor... Soruya net cevap vermiyorsun. Yani, böyle dolandırıp,
yarım saat izahat olmuyor. Var veya yok... Varsa söyle, yoksa
EMİN ASLAN - Sayın Başkanım, biri isim bazında soruluyor, biri devlet tarafından görevlendirildi mi...
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Deniliyor ki, Abdullah Çatlı, yurtdışında, terörle
mücadele için devlet tarafından kullanıldı. Siz de terörle mücadele
noktasında istihbarat toplayan bir birimin başkanı olduğunuzu
söylüyorsunuz...
EMİN ASLAN - Yurtiçi...
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Ama, yurtdışında bağlantıları da var. Asala
yurtdışında... Yani, siz şimdi, yurtiçi yurtdışı diye kesip atıyorsunuz,
yurtdışı olduğu zaman, zinhar, biz hiç ilgilenmeyiz gibi bir hava
yaratıyorsunuz...
EMİN ASLAN - Hayır... Alınan bilgilerin ne şekilde aktarıldığını da arz ettim...
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Ama, Abdullah Çatlı, Türkiye'de terör zanlısı
olarak da aranan bir şahıs ve hanımı diyor ki, beş senedir çok rahat
geziyoruz diyor. Siz, terörle ilgili istihbarat toplamakla görevli
insanlar olarak, Abdullah Çatlı gibi,Türkiye'de terör için aranan bir
şahıs, zanlı olarak, -işlemiştir, işlememiştir- bu kadar rahat teminatı
verenler, acaba, istihbarat daire başkanı olarak sizinle görüşüp de,
Abdullah Çatlı veya Oral Çelik veya Halûk Kırcı, bu şahıslar
Türkiye'dedir; ancak, bu şahıslar dışarıda da şöyle şöyle
kullanılmıştır, devletin âli menfaatleri için fedakârlık yapmış
şahıslardır, bilginiz olsun, bu şahıslarla ilgili istihbarat toplarken
önünüze şu şekilde bir bilgi çıkabilir diye, sizin nasıl bilginiz yok...
EMİN ASLAN - Yok... Bize herhangi bir bilgi veya o yönde bir talimat...
HAYRETTİN
DİLEKCAN (Karabük) - Ama o adamlar nasıl rahat geziyorlar beş yıl elini
kolunu sallamış, bir sürü şirketler kurmuş, iş yapmış ve siz bu
dairenin başında oturduğunuzu söylüyorsunuz.
EMİN ASLAN - Belki şu anda da vardır sayın milletvekilim. Şu anda da vardır aynı pozisyonda olan kişiler...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Emin Bey gazete okuyor bizim gibi.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Vallahi, ben o zaman soru sormaktan vazgeçtim.
SEMA
PİŞKİNSÜT (Aydın) - Emin Bey, epey yorduk sizi ama... Şimdi, biraz önce
söylediklerinizde, değişik istihbarat birimleri arasında bir sıkıntı
çok fazla yok, daha ziyade tatlı bir rekabet olabilir dediniz.
EMİN ASLAN - Doğru... İller bazında... Merkezde yok efendim.
SEMA
PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ancak, bu kazadan sonra, dikkat ederseniz, sanki
bizlere de, topluma da, bu konuda araştırma yapan birtakım gruplara da
bir yönlendirme yapılıyormuş gibi, arka arkaya birtakım bilgiler,
belgeler, bulgular, resimler vesaire çıkarılıyor, böyle arka arkaya bir
sistem var. Siz, bunu, arada hiçbir çatışma olmaksızın, istihbarat
birimlerinin arasında sapanlar, sapmayanlar diye ayrılanlar olmaksızın
nasıl izah ediyorsunuz, nereden çıkıyor bu kadar bilgi, belge? Niye?..
Normal insanlar çıkaramaz bunu. Daha ziyade, istihbarat yönünden bilgisi
olanlar çıkarabilir; ama, bir sürtüşmemiz de yok diyorsunuz. Sizce,
neden bu böyle yönlendirilecek şekilde birçok bulgu çıkıyor? Gayet kısa
olarak lütfen...
EMİN ASLAN - Doğru... Şimdi, bu konuda şunu
ifade edeyim efendim: gerçekten de, demin de belirttim, biz at
gözlüğüyle baktığımız için, sadece terörle mücadele kapsamında
örgütlendik, yürüyoruz, gidiyoruz diye ve sanki bu kimseyi rahatsız
etmez ve biz bundan sadece teşekkür ve şükran duyguları bize beslenir
haleti ruhiyesi içindeydik. Şu anda da yine yanlış olduğunu tahmin
ediyorum; ama, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığının
hakikaten etkin çalışması, hemen hemen olaylarda yüzde 80'ine yakın bir
oranda nüfuz etmesi, bilemiyorum, kurum düzeyinde demiyorum, belki, bazı
kurumlarda henüz kendi kişisel kariyer çatışmasını aşamamış veya
kişiliğini aşamamış, az sayıda da olsa bazı kişileri rahatsız etmiş
olabilir efendim. Bunu açıklıkla ifade ediyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, teşekkür ederim. Sizin şubenizin adı...
EMİN ASLAN - İstihbarat Daire Başkanlığı efendim. Kaçakçılık ve İstihbarat ayrı...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Sizin, oralardan da bilginiz oluyor...
EMİN
ASLAN - Zaman zaman toplantı yapıyoruz, onlar bizim konumuzu
ilgilendiren bir bilgi aldıklarında bize iletirler, biz aldığımızda
onlara iletiriz.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki... PKK ile
mücadele olsun, özellikle uyuşturucu ve transferleri konusunda veya
onlara ait finansman konusunda bilginiz olması lazım. Sami Hoştan, Ali
Fevzi Bir, daha önce de aranan, daha önceden uyuşturucudan hüküm giymiş
olmasına rağmen, kumarhaneleri olan, İstanbul'da işletmeleri olan yerler
ve bu kişilerin yanına, yine, en azından beş senedir Türkiye'de olup
rahat gezen Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı çok gidiyor. Siz nasıl bir
istihbarat yapıyorsunuz ki, yani, işte Sami Hoştan olsun, Ali Fevzi Bir
olsun, uzaktan izlenmesi gereken kişiler, nereye finans veriyorlar,
nedir Ömer Lütfi Topal'ın yanında... Hiç rastlanmadı mı, nasıl
istihbarattır, o türde bir düşünceniz var mı?
EMİN ASLAN - Ama, finans ve malî şube konularını zaten illerde direkt malî şubeler takip eder.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, İstanbul'dan hiçbir bilgi gelmedi mi?
EMİN
ASLAN - Terör konusunda geliyor efendim; ama, bu dediğiniz, finanstı,
uyuşturucuydu, kara para gibi konular da, bunu, direkt, Kaçakçılık ve
İstihbarat Daire Başkanlığı, yeni adıyla, Kaçakçılık ve Organize Suçlar
Daire Başkanlığı, kendilerine bağlı illerdeki Narkotik ve Malî Şubeler
vasıtasıyla takip ederler. Aktif bir terör eyleminin içinde değilse o
bilgi, direkt bize gelmez.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Anladım.
Avrupa'daki uyuşturucunun yüzde 70-80'i Türkiye'den gidiyor. Türkiye'de
de, bazı imalathaneler...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Çok söylediniz...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Her neyse, gazetelerde yazanı söylüyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) -Yüzde 65'ini yakalıyorlar da.
SEMA
PİŞKİNSÜT (Aydın) - Yüzde 65'ini yakalıyorlar, yüzde 70-80'i gidiyor
diyorlar. Yurtiçinde, Adapazarı bölgesi olsun, doğu da olsun, güneydoğu
da olsun, birtakım imalathanelerin varlığından ve giden gelenden,
dışarıya çıkıp giren kuryelerin olduğundan... En son, bir tane
yakalandı, onun dışında, kaç senedir bu devam ediyor? Sizin istihbarî
bilginiz nedir?
EMİN ASLAN- Narkotikle ilgili bir kuryeyse, bizim
istihbarat bilgimiz tesadüf dışında gelmezse olmaz efendim. Narkotiğin
kendi ajanlarına, kendi elemanlarına bağlı olarak yürüttüğü
operasyonlarla aldığı bilgilerdir.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Sizin bizzat bilginiz olmaz; ancak o kadar. ..
EMIN
ASLAN - Olmaz efendim. Kaçakçılıkla ilgili konularda olmaz; ama,
örgütsel bir teması da olduğu zaman, kaçakçılık, bir surette bize bilgi
verir veya biz, örgütün bir uyuşturucu kanadı olduğu zaman, bir surette
kendilerine bilgi veririz.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki,
geçenlerde, İsrail'den ithal edilen silahlarla ilgili birtakım yazılar
çıktı. Sizin, istihbarat birimi olarak, yurtdışından ithal edilen
silahlarla ilgili bir bilginiz var mı?
EMİN ASLAN- Yok efendim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hiçbir şekilde de olmaz...
EMİN
ASLAN- Bunlar da, İkmal Daire Başkanlığının ve ilgili hangi daire
başkanlığına alınmışsa, haliyle onların görev sahası içinde olan bir
konu.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki. Son bir sorum var; çok kısa
olarak lütfen... Uzun yıllar, istihbarat üzerinde çalışmış bir kişi
olarak, uzman bir kişi olarak, bugün, bu mücadelede, istihbarat olarak
mücadelede başarılı olmanızdaki hedef nedir? Çok kısa olarak...
EMİN
ASLAN- Bizim şu andaki, kendimizin terör örgütlerine yönelik olarak
mücadelemizde başarılı olmamızın tek şeyi, hakikaten, görev sahamızı
mümkün olduğu kadar daraltmak, sadece terör organizasyonlarına; ama, kim
olursa olsun, yani niteliğine, düşüncesine bakılmaksızın, sadece terör
organizasyonlarına yönelik ünitelere yönlenmemiz, bir de geniş bir
istihbarat ağı; 80 ilde, 55 ilçede, 25 tane de beldede kurduk. Eskiden
bunlar bu kadar değildi ve çok büyük de bir eğitim programına aldık.
Bizim arkadaşlarımız, temel istihbarat kursundan sonra, 15-20 günde bir
Ankara'ya, mutlaka, bölge bölge, oryantasyon kursuna gelirler.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Tamam, teşekkür ederim. Bana şeyi sayabilir misiniz? Tarihleriyle, bu kuruluşunuzun, 1992'den sonra adı
değişti, daha evvel, birtakım özeldi vesaire dediniz. Başlangıcından itibaren isim olarak söyleyebilir misiniz bana?
EMİN ASLAN- Tam tarihini bilemiyorum efendim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kaç senesinde ilk başladı?
EMİN ASLAN- 1951.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Önce neydi adı?
EMİN ASLAN- Yanılmıyorsam, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı bir özel büro şeklindeydi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Sonra.
EMİN ASLAN- Ondan sonra, Önemli İşler Müdürlüğü.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kaç yılında? Hiç de önemli olmamış...
EMİN ASLAN- Hatırlamıyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - En son?..
EMİN ASLAN- İstihbarat Daire Başkanlığı.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - 1993...
EMİN
ASLAN- Hayır. Yanılmıyorsam, 1978'den itibaren. Hatta, 1985 yılında da,
bu 3233 Sayılı Yasaya ek bir madde konularak, yasal olarak da
İstihbarat Daire Başkanlığının görev sahası belirtildi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Emniyet Genel Müdürlüğünde Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı var mı?
EMİN ASLAN- Sosyal İşler Daire Başkanlığı var.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Basın yok mu?
EMİN ASLAN- O, Genel Müdüre bağlı bir şube şeklindedir.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Başka sorusu olan var mı?
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Benim bir sorum var. Emin Bey, demin biraz kızdım,
kusura bakmayın. Buraya gelen arkadaşlarımız, kendi açısından savunma
insiyakı içerisinde oluyor. Ben, meslekten geldiğim için...
EMIN
ASLAN - Doğru efendim. Yani, Komisyona falan çağırılıyor denilince
herkes, bize sanki suçlu gözüyle bakınca, biz de, belki farkında olmadan
öyle bir haleti ruhiye içerisinde olabiliriz.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ne alakası var. Tam tersine, eğer bir suç işlenmişse ya da ortada takibi gereken bir suç varsa...
EMİN
ASLAN- Bunu biz biliyoruz; ama, ablamıza bile anlatamıyoruz. Seni neden
çağırdılar diyor, televizyonlarda falan çıkınca. Ablama bile izah
edemiyorum.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kardeşim, siz diyorsunuz ki,
bize adres gösteriyorsunuz. O işe Kaçakçılık ve Uyuşturucu Daire
Başkanlığı bakar yahut o işe organize suçlar vesaire bakar. Siz, Daire
Başkanları, hiç, birbirinizle koordinasyon toplantısı yapmıyor musunuz?
Yahu, Türkiye'nin şurasında şu oluyor, burasında bu oluyor, buraya nasıl
yaklaşacağız ne yapacağız, buna ne çare bulacağız diye konuşmaz
mısınız?
EMİN ASLAN- Zaman zaman, bu tip toplantılar oluyor.
Hatta, sade polisin değil, diğer kuruluşların da... Onlardan da
yetkililer geliyor.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Bırak onları karıştırma. Hayır, hayır. Lastiği çekme.
EMİN ASLAN- Hayır. Onlardan da yetkililer geliyor.
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Ben, sadece polis içindekileri soruyorum. Bırakın o
başka yerdekileri... Bu, birbirinizle konuşmanızdan dolayı,
arkadaşlarımızın, bizim sorduğumuz konularda sizin nasıl bilginiz yok?
EMİN
ASLAN- Yalnız, Daire Başkanları düzeyinde bu kadar sık olmuyor. Pek de
fırsat bulunamıyor Sayın Milletvekilim. Yazı, rapor düzeyinde oluyor...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Sık veya seyrek; önemli değil... Etme, gözünü seveyim.
Konuşulan konu çok önemli, sokaktaki vatandaş ilgileniyor da, siz,
görevli olarak bunu konuşmuyoruz derseniz inandırıcılığınız kalmaz.
Yani, sabahtan beri söylediğiniz sözlerin tümünün üzerinde, buradaki
heyet, o anlamda söylemiyorum, yanlış da anlamayın çarpı koymak ihtiyacı
mı duyar acaba; öyle olur. Çünkü, siz, en basit şeye "bununla
ilgilenmiyoruz" derseniz, inandırıcı olmazsınız.
EMİN ASLAN- Sayın Milletvekilim, yalnız, spesifik bir soru sorulsun ben ona cevap vereyim. Bana yoruma dayalı...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Kimsenin yoruma dayalı soru sorduğu yok. Yoruma dayalı
değil. Size diyorum ki, siz, arkadaşlarınızla, daire başkanlarıyla,
Türkiye'deki uyuşturucu işinde, uyuşturucunun PKK'yla olan
ilişkisinde...
EMİN ASLAN- Genelde telefonla konuşuyoruz, yüz yüze gelmeyiz...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - ... bu işi götüren birtakım adamlardan, bu adamların
öldürülmüş olmasından, bunların üzerinde şu veya bu şekilde durulmuş
olmasından hiç tedirgin olup konuşmanızdınız mı aranızda?
EMİN ASLAN- Olur. Konuştuk.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onu soruyoruz biz de...
EMİN ASLAN- Rahatlıkla konuşmuşuzdur. Sade bu konuyu değil...
YAŞAR
TOPÇU (Sinop) - Evet... İşte... Biz, size her şeyi aktarın demiyoruz.
Belki bize aktarmak istemeyeceğiniz şeyler de olabilir; biz, bunu da
anlayışla karşılayabiliriz.
EMİN ASLAN- Hayır Sayın Milletvekilim. Tek aktarılamayacak konu -yanlış anlamayın- kişi olarak şahsınızla ilgili değil...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Değil tabiî. Hiçbirimizin şahsıyla ilgili değil.
EMİN
ASLAN- Kesinlikle efendim. Tek aktarılamayacak konu, demin dediğim
gibi, bazı, dışarıya yönelik konularla ilgili çalışma yapıldı. Yani,
bununla ilgili kurumun nezdinde toplantılar yapıldı. Bazı, deliller,
bilgiler ortaya konuldu; ama, sonradan, elde olmayan nedenlerle veya
başka sebeplerle bu çalışmalar iptal edildi; ama bunun izahatını
yapabilecek veya bütün boyutlarıyla arz edebilecek kişi ben değilim. Ya
ilgili kurumun başındaki kişi ya zamanın Emniyet Genel Müdürümüzdü.
MEHMET
BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Ben, bir tek soru soracağım. Sayın
Müdürüm, çalışmalarınız sırasında, bir amirin hukuka dayanmayan bir
isteği yerine getirilir mi
EMİN ASLAN - Nasıl efendim?
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bir amirinizin, bir genel müdürün, hukuka dayalı olmayan bir emri ...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kanunsuz emir diyor.
EMİN
ASLAN- Sayın Milletvekilim, istihbarat terminolojisinde olursa,
istihbarat yönünde olursa, ben, şunu açık söyleyeyim. Bu, ne kadar
doğru, bir kısmı burada kayıtlara da girecek yine, eleman çalışması
yönünden, illa, bunu hukukî olarak; ama, yerine göre, provokasyon diye
nitelenir, yerine göre bir işin takip edilmesi için nitelenir. Diyelim
ki, Diyarbakır'daki kırsala eşya götürecek bir elemanımız, bizden, giyim
eşyasının yanında, üç tane de dinamit lokumu götürülmesini ister
kırsal. Bunu, açıklıkla söylüyorum; ama biz bu eşyalar ve dinamit lokumu
giderken ne yapıyoruz; bunları gözleme alıyoruz, takibe alıyoruz,
belirli bir süre sonra, grubun tamamı yakalanmaya çalışılır. Şimdi, siz,
buradaki dinamit lokumunu illaki, yasaya uygun mudur değil midir
derseniz; orada da çok esnek bir yoruma dayanır. Bu kategoride
değerlendirirsek, mutlaka, yerine göre, bir ölçü, çizginin dışında
kalabiliyor.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Vardır...
EMİN ASLAN-Tabiî.
SEMA
PİŞKİNSÜT (Aydın) - İtiraz ettiğiniz oldu mu hiç? Yani, bütün yaşamınız
boyunca, bürokratik çalışmanız boyunca, hiç size söylenen bir konuda
itiraz ettiğiniz oldu mu?
EMİN ASLAN- Mutlaka.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Son bir şey söyleyebilir miyim. Emin Bey, biz,
sadece sizin bilginize başvurmak istedik. Gerçekten, arkadaşlarımızın
hepsi, bir art düşüncede değil; çünkü, bir daire başkanının, bir yere
gelmiş olan bir insanın son derece yetenekli, yetkili olmuş olmasını
düşünerek söyledi ve sizin de bundan çok rahatsız olduğunuzun
farkındayım. Emniyet Teşkilatı da...
EMİN ASLAN- Tabiî, gerçekten öyle. Sizin tarzınızdan diye değil.
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bizim buradaki isteğimiz de, ciddî bir şekilde
emniyet güçlerinin, daha güçlenerek, ülkedeki sıkıntıları aşma
doğrultusundayız. Şimdi, ben, hâlâ kafamda şunu gerçekleştiremedim. Son
defa sormak istiyorum.. Siz, 1972'den beri olan bir kişi olarak, iç
istihbaratı bilen birisi olar ak, sağ-sol olayları içerisinde de terör
faaliyetlerinin içinde olan bir insan olarak, Abdullah Çatlı'nın, 1980
sonrası: 80 öncesi, 80 sonrası ve daha sonra, 1993'ten sonraki yaşamını
ve ilişkilerini bildiğiniz kanısındayım. Çünkü, terör faaliyetleri
bunlar.
EMİN ASLAN- Yok. Aktif bir terör eyleminin içinde değilse
bir insan, aktif bir grup kurmamışsa, terör meydana getirmek için bir
oluşumun içinde değilse, sade, bizim... Az önce de izah ettim...
DURMUŞ
FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Eski teröristler sizin safınızda olur, sizin
kullandığınız konumda olursa, sizin takip eder misiniz?
EMİN ASLAN- Hayır değil. Safımız diye bir şey söz konusu olabilir mi Sayın Milletvekilim?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, safınız derken, kullandığınız...
EMİN ASLAN- Eğer, cezasını yatıp çıkmış...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Abdullah Çatlı'yı tanır mısınız?
EMİN
ASLAN- Hayır efendim. Kesinlikle tanımam; ama, şimdi deseniz
rahatlıkla, Mehmet Özbay denilen bu kişiyi, acaba Mehmet Özbay diye
duydunuz mu veya Mehmet Özbay diye tanınan bu kişiyi... Hepimiz tedirgin
olduk; geçen akşamki 32. Gün programından sonra, acaba belirli bir
yemekte o da olmuş olabilir mi diye... Sayın Başkanım, yalnız, bir
konuya açıklık getirmek istiyorum. Gerçekten, aktif bir terör
organizasyonunun içinde değil de, sadece gizlenmeye yönelik bir kişi
gelmişse, yakalanması çok zordur. Malumunuz, bu Sayın Sabancı'nın
katilleri bile gittikleri yerlerde, eylemden ziyade hep gizlenmeye
yönelik kaldıkları için...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, sizin göreviniz bu gizlileri bulmaktır. İstihbarat değil mi?
EMİN ASLAN- İnşallah. Önce aktif tehlikeyi bertaraf edebilelim