بطل فلم وادي الدئاب

Sunday, July 7, 2013

Ünlü oyuncu: Kurtlar Vadisi'nden Türkiye gerçekleri ve devlet meseleleriyle ilgili bir sürü şey öğrendim


Ünlü oyuncu: Kurtlar Vadisi'nden Türkiye gerçekleri ve devlet meseleleriyle ilgili bir sürü şey öğrendim

Niyahet dergi kapaklarını süsleyen bir ünlü, ayakları yere basan, günlük hayatta karşılığı olan laflar etti. Ben ''Yalan söylemek çok kötü... Balinalar ölmesin'' gibi tribünlere konuşur mu acaba diye düşünürken, çocuğuna aldığı bir kıyafeti 4 ay sonra boyu uzadığı için giydiremediğinden, özel okul fiyatlarından yakındı mesela. Bir anda, fotoğraflardaki o ulaşılmaz kadın, Sema Şimşek gözümde samimi ve gerçekçi birine dönüştü... Fotoğrafları, Argande markasının Markafoni için yaptığı çekimden. Fotoğraflayan da kardeşi Bayazıt Şimşek.
- Çekiminin arka planında ilgi odağıydınız... Işıklar söndükten sonra nasıl bir his çıkıyor ortaya? Ego mu, adrenalin patlaması mı?
* Aslında çok utangaç bir yapıya sahibim. Mankenlik için konuşuyorum; benim o kadar insanın gözü önünde yürüyebilmemin tek sebebi kendime bambaşka bir dünya yaratıp hiçbir şeyi görmüyor olmam. En öne annemi oturtsanız, görmem.
- O anlarda ne düşünüyorsunuz mesela?
* "Bir kraliçeyim" ya da "Şu an çok güzel bir elbise var üzerimde" diye... Hani olur ya gece bir yere gideceksinizdir. Süslenirsiniz. Saçınız istediğiniz gibi olmuştur. Ayna karşısında kendinizi beğenirsiniz. Ama dışarı çıktığınızda o utangaçlığınız sizi başka bir moda sokar. İşte podyumdaki halim evde o aynaya baktığım andaki halimle aynı. Kendimle başbaşayım.
'KULİSTE HATİM İNDİRDİĞİMİ BİLİYORUM'

- Bu kadar utangaçken nasıl manken oldunuz?
* Biraz zorla oldu. Okuduğum liseden mezun olan çok manken vardı. O dönemin popüler mankenleri 2 buçuk ay boyunca hafta sonları ders verdi. Okul defilesine hazırlandık. Kuliste ''Çıkamayacağım'' dediğimi hatırlıyorum. Çünkü heyecandan dizlerim birbirine vuruyordu. Ta ki ilk 5 adımı atana kadar. Sanırım kendi dünyamı o an yarattım. Sonrasında bizi izlmeye gelen ajanslardan teklif aldım. Bir hafta sonra bir defiledeydim. Bir yıl sonra yarışmayı kazandım. Kadere gerçekten inanıyorum. Ama tabii sonrasında çok çalıştım. Ve hâlâ bu mesleği bu kadar severek yapmamın tek nedeni, o kulis kapısında sahneye çıkmadan önceki heyecan.
- Nasıl bir şey?
* Hata yapmayayım diye hatim indirdiğimi biliyorum. "Allah'ım hepimizi düşmelerden, kazalardan koru" diye. Başınıza ciddi bir kaza gelmedi. Çok şükür.
- Hâlâ aynı korku var mı?
* Tabii. Ayakkabı fobim var. Kıyafet umurumda değil, hemen ayakkabılara bakarım. O topuklularla podyumda can havliyle yürüyorum. Bir de benim topuğum çok incedir. Bantsız ayakkabılar ayağımdan fırlar. O yüzden çift taraflı şeffaf bantlarla ayağımı o ayakkabıların içine resmen monte ediyorum.
- Mankenliğin en keyifli yanı ne?
* Hayatımda giyemeyeceğim kıyafetleri giyip tatmin oluyorum. Ben nereye gidiyorum ki onları giyeyim. Kardeşim bile kır düğünü yaptı, orada da giyemedim.
'ELBİSEYE 5 BİN DOLAR VERECEK KADAR KAZANMIYORUM'
- Pahalı, tasarım kıyafetlerden mi bahsediyoruz?
* Tabii. İşin mutfağında olduğunuzda o kıyafetlerin maaliyetlerini az çok kestirebiliyorsunuz. Üstüne fark binmiş fiyatı vermek de biraz ağırıma gidiyor.
- Çok büyük uçurum var mı?
* Olmaz olur mu? Marka isteme ama. Bir keresinde yakası dantel işleme, altı Şile bezi bir elbisenin maliyetini sordum. Etiket fiyatıyla arasında 50 kat vardı. Tamam emeğe saygım sonsuz, ama bu kadarı da olmaz. Bir elbiseye 5 bin dolar verecek kadar para kazanmıyorum. Zaten gereksiz. Bir kere giyiyorsunuz çünkü basında çıkıyor, rafa kaldırıyorsunuz.
- O kadar para verenlere şaşırıyor musunuz peki?
* Şaşırmak değil de "Ne gerek var" diye düşünüyorum. Ben olsam vicdan azabı çekerim. Hayat bu kadar kolay değil.
- Bulunduğunuz sektöre tezat şeyler söylüyorsunuz.
* Zaten öyleyim. Sektöre tezat biriyim.
- Bu, yaptığınız işe inanmamak olmuyor mu?
* Mantıklı düşünmek lazım. Miras yemiyorum, havadan para da gelmiyor. Hele oğlumdan sonra harcamalarıma daha da dikkat etmeye başladım. Ona bir şey alıyorsun, bir anda boy atıyor. Giydiremiyorsun. Çocuk kıyafetleri de dünya para. Her şeyi es geçtim, okul masrafları var. İdealist bir öğretmen olduğuna inansam yemin ederim çocuğumu devlet okuluna vermek isterim. Ama şu anki şartlarda zor. Akıllı bir çocuk, ziyan olsun istemem. Bir yandan özel okullar da çok pahalı. Yani kısaca şu an önceliğim üstüm başım değil, çocuğum.
'X BACAKLIYIM'
- İki modeli birbirinden ayıran en temel farklılık ne?
* Bence vücut anatomisi. Vücut anatomin nasılsa öyle yürürsün çünkü. ''Sema Şimşek gibi yürüyeyim'' desen de yapamazsın. Ben mankenliğe ilk başladığım dönemde kendime Ebru Ürün'ü örnek almıştım. Çok doğru bir karardı çünkü anatomilerimiz çok benzer. İkimiz de X bacaklıyız.
- O ne demek?
* Tay bacağı gibi düşün. Dizler birbirine yakın, aşağı taraftan ayrılıyor. Parantezin tersi.
'DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUMA KARŞI SORUMLUYUM'
- Mesafeli bir duruşunuz var.
* O benim koruma kalkanım
- Bu kadar kendini koruma ihtiyacı niye?
* Babamı 8 yaşında kaybettim. Annem 30 yaşında 3 çocukla dul kaldı. Hayatına hiç kimseyi almadı. Kendini bize adadı. Bu kadar fedakârlık yapan bir kadına asla yanlış bir laf getirmemeliyim diye düşündüm hep.
- Yaptığınız iş gereği daha yırtık olmanız gerekmiyor mu?
* Aslında gerekmiyor. Ne kuralcılığımın ne disiplinimin hiçbir zararını görmedim. Daha yırtık olsaydım başka yerlerde olurdum. Ama onu da ben istemedim. Huzur çok önemli. Asılsız bir haber çıktığında bile tansiyonum fırlıyor. Günlerce uykusuz kalıyorum. Bu yüzden düşüncelerim hep ileriye dönük. Bugüne kadar, ileride çocuğumu utandıracak hiçbir şey yapmamaya çalıştım. Her zaman da ''Doğmamış çocuğuma karşı sorumluyum'' derdim.
- Çok da titiz olduğunuzu biliyorum.
* Allah'tan çocuk olduktan sonra onu biraz aştım. Temizlik her zaman baki ama dağınıklığa tahammül etmeye başladım.
'O BENİM HAMURUM, BEN ŞEKİLLENDİRECEĞİM'
- Rüzgâr'la nasıl bir ilişkiniz var? Arkadaş anne misiniz, otoriter mi?
* Hepsi birarada. Disiplinliyim, otoriterim aynı zamanda komik, şebek, şevkatli, sevimliyim. Bir annenin olması gerektiği gibiyim. Almanya'da doğup büyüdüğüm için bir Alman disiplini ve kuralcılığı da var.
- Dadısı var mı?
* Hayır. Başından beri kendim büyüttüm. Çalıştığım günlerde gelip kalan bir ablası var. Ki onu da 20 yıldır tanıyorum. Onun dışında setten sabah 5'te de gelsem 6 buçukta kalkar oğlumu okula ben götürürüm. O benim hamurum, ben şekillendireceğim. Gerçi bu biraz bencilce oldu. "Burak'la bizim hamurumuz" diyeyim. Bizim karakterimize göre yetişecek.
- Vay...
* İlk 8 ay annemleri bile yatıya kabul etmedim. Bir buçuk yaşına kadar emzirdim. Kurtlar Vadisi'nde oynarken sete yanımda götürdüm. Yönetmenim Rüzgar'ın ağladığını duyunca "Süt molası" diye bağırırdı. Ablam da gelirdi bizimle. Hadımköy'de karda kışta çekim yaptığımız günler Rüzgar 40 günlüktü. Ekip tüm şartları sağlıyordu.
'DEVLET MESELELERİNİ KURTLAR VADİSİ'NDEN ÖĞRENDİM'
- Zaten o kadar uzun süreli bir dizi ki ister istemez oyunculara göre şekil alıyor.
* Tabii. Ben hamile kalınca karakterimi de hamile yaptılar mesela.
- En son Amerika'daki okul katliamıyla yine söz Kurtlar Vadisi'ne dayandı. Dizinin bu tür olayları teşvik edebileceği yönünde eleştiriler yapılıyor.
* O kadar alakasız ki. Silah sadece Kurtlar Vadisi'nde mi var? O zaman sigarayı nasıl yasakladılarsa buna da yasak koysunlar. Benim çocuğum bir kere bile bu diziyi izlemedi. İzletmedim. Boşuna mı yazıyorlar "7 yaş üstü" diye. Bir anne- baba çocuğuna bunu izletiyorsa, o anne-babayı sorgularım.
- Kurtlar Vadisi'nin nasıl bir mesajı var sizce?
* O kadar etkili ve güncel konuları ele alıyor ki. Budur. Gündemi çok iyi yakalıyor. Yoksa hikaye bir yerde tıkanır. Oynadığım İnci karakteri bir yerde tıkandı mesela ve bitti.
- Peki son olarak, Kurtlar Vadisi'ni izlemeyen birini izlemeye itecek bir neden söyleyin.
* Bu dizi sayesinde Türkiye gerçekleri ve devlet meseleleriyle ilgili bir sürü şey öğrendim. Bunları takip edebilirler.
'Karı koca olarak ayrıldık, anne baba olarak beraberiz'
- Sizinle sabak konuştuk. "Oğlumun gösterisi var. Burak da gelecek" dediniz. Aranız nasıl?
* Biz karı koca olarak ayrıldık. Anne baba olarak beraberiz. Ölene kadar Burak benim hayatımda olacak. Çünkü çocuğumun babası. Değer vermediğim biri olsa kendime haksızlık etmiş olmaz mıydım? 14 yılımı onunla geçirdim. Çok iyi bir insandır, çok ilgili bir babadır.
- Boşanma döneminde birbirinizi suçlar tarzda konuşmalar...
* Ne Burak ne ben istedik öyle olmasını. Gerçekten nasıl oldu ben de anlamadım. İşlerin bu noktaya gelmesinde suçladığım birileri var tabii..
- Kimler onlar?
* Bir daha açılmasın, boşver.
- Ünlü olmanın zorluğunu en çok hissettiğiniz dönemler miydi?
* Kesinlikle. Tek olmak istemediğim zamandır.
'Evlilik insan doğasına aykırı ama çok güzel'
- Çok yakın bir arkadaşınız olsam evliliğe dair bana vereceğiniz nasihat ne olur?
* Çok güzel bir şey. Yaşanması gerekiyor. İnsan doğasına aykırı olmasına rağmen çok zor ve güzel.
- "Biraz alttan almaya bak, uzun sürsün istiyorsan fedakârlık yap" falan demez misiniz mesela?
* Onu yapsan bile bu işlerin karşılıklı olması gerekmez mi? Nereye kadar katlanabilirsin? Bence sen mutlu olduğunda çevrendekileri de mutlu edebilirsin. Dolayısıyla seni mutlu edecek bir şeye sarılmalısın. Başında acı çekmek olsa bile.
- Nedir bu?
* Boşanmak mesela. Olması gereken bir şeydi. Ama şimdi de inanılmaz mutlu ve huzurluyum. O dönemler mutsuzluğum çocuğuma yansıyordu. Aynı şey Burak için de geçerli. O da mutsuzluğunu bize geçiriyordu. Yaşanması gerekiyordu, buraya kadardı, bitti.
- O süreçte eski eşiniz için üzüldüğünüz oldu mu? Çok ağır ithamlar altında kaldı. "Bunu hak etmiyor" dediniz mi?
* Benim tek üzüldüğüm çocuğumdu. Ağır ithamları da ben söylemedim. Doğmamış çocuğuma karşı sorumluyum diyen biri böyle şeyler yapar mı sence? Yok yere koz verildi.
"Tek önceliğin çocuğum, hayatıma kimse girmeyecek'' tavrında mısınız?
* Rüzgâr ''Hamurum'' diyorum ama bana ait değil aslında. O bana Allah'ın bir emaneti. Bir birey. Ondan hiçbir beklentim yok. Her nerede olursa olsun iki haftada bir arayıp ''Anne ben iyiyim, her şey yolunda'' desin yeter. Rüzgâr bir gün gidecek. O zaman ben tek başıma mı kalacağım; dolayısıyla hayatı biriyle paylaşmak isterim. Ama bu ne zaman olur bilmiyorum. Belki 10, belki 2 sene sonra...
'ÇOK KIZIYORUM'
"Çalışmaya başladığım günden bugüne mesleğimi asla bırakmadım. 'Fahsion Week zamanı geliyor, Sema Şimşek podyuma döndü'.... 'Boşandıktan sonra mankenliğe geri döndü' gibi şeyler yazıldığında çok sinirleniyorum. Eskiden de 'Evlendi işi bıraktı, koca parası yiyor' vs. vardı. Böyle bir şey yok. Ben kendi parasını kazanan, bir işte çalıştıkça evindeki yemeğini, temizliğini daha organize bir şekilde halleden bir kadınım. Çalışmaya aşığım hatta...''
Share:

0 commentaires:

Post a Comment

Popular Posts

ما هو افضل مسلسل لسنة 2020 ؟
مسلسل الهندي مملكة الحب
مسلسل تركي الحفرة
مسلسل وادي الذئاب
Created with Quiz Maker

Blog Archive

Pages

Theme Support