بطل فلم وادي الدئاب

Friday, March 15, 2013

ABDULLAH CATLI ölümün üzerinden artýk gün, ay, yýldan ziyade yýllar olmaya doðru bir gidiþ var sende deðiþen bir þeyler var mý? Bundan böyle 3 Kasým'larda Abdullah Çatlý daha çoþkulu bir þekilde anýlacak. Yurdumuzun her köþesinden gönüldaþlarýmýz gelmekte. Onlarla birlikte, anma gününün vesilesiyle her 3 Kasým'da bu buruk çoþku hepimizin toplanmasýyla sohbet havasýnda gerçekleþek. Çünkü Abdullah Çatlý yaþasaydý ülkülerinin her ne koþulda olursa olsun devam etmesini ister ve bunu saðlardý. Gönüldaþlarýmýz çýð gibi büyümekte çünkü artýk çoðu yere artýk ne yazýkký güvenleri kalmadý. Onlar Ankara diyor ama Ankara malesef duymuyor. Biz bunu duyuruncaya kadar, ölmedik ayaktayýz.

ABDULLAH CATLI ölümün üzerinden artýk gün, ay, yýldan ziyade yýllar olmaya doðru bir gidiþ var sende deðiþen bir þeyler var mý? Bundan böyle 3 Kasým'larda Abdullah Çatlý daha çoþkulu bir þekilde anýlacak. Yurdumuzun her köþesinden gönüldaþlarýmýz gelmekte. Onlarla birlikte, anma gününün vesilesiyle her 3 Kasým'da bu buruk çoþku hepimizin toplanmasýyla sohbet havasýnda gerçekleþek. Çünkü Abdullah Çatlý yaþasaydý ülkülerinin her ne koþulda olursa olsun devam etmesini ister ve bunu saðlardý. Gönüldaþlarýmýz çýð gibi büyümekte çünkü artýk çoðu yere artýk ne yazýkký güvenleri kalmadý. Onlar Ankara diyor ama Ankara malesef duymuyor. Biz bunu duyuruncaya kadar, ölmedik ayaktayýz. MUTHIS FIRAR Abdullah Çatlý, 'Ýsviçre'de cezaevi'nden kaçýþýný', kýzýna þöyle anlattý: 'Duvardan atlarken bacak arama aðaç dalý saplandý. Yaralandým. Kan kaybediyordum. Bizi alacak araba geç geldi. Tam çýkýþacakken baktým, direksiyonda cezaevi müdürü oturuyor. Aðaç parçasýný boynuna dayadým...' Kýzý Gökçen, Susurluk kazasýnda ölen Abdullah Çatlý'yý anlattýðý kitabýnda, onun uyuþturucu kaçakçýlýðý suçlamasýyla Fransa'daki La Sante Cezaevi'nde yattýðý günlere de yer veriyor. Abdullah Çatlý'nýn daha sonra nakledildiði Ýsviçre'deki Bostadel Cezaevi'nden firar öyküsü ise en hareketli dedektif romanlarýnda rastlanacak türden... Kitaptan alýntýlarý sürdürüyoruz: 'Çikolata çaldým' 'Bir kadýn, iki çocuk artýk yapayalnýzdýk. Kardeþim bir gün avuç avuç çikolata yiyen çocuklarý görmüþtü. Bir süre onlarý izlemiþtik. Paramýz yoktu. Sonra hemen karþýdaki alýþveriþ maðazasýna girdim. Þekerleme bölümüne dalýp, bir çikolata paketini kavradým. Çok küçük ve çok cahildim. Kasiyer kýz, bize seslendiðinde olduðumuz yerde donduk kaldýk. Çok utanmýþtým. Paketi iade etmek istedim. Ancak kabul etmedi. Bir daha olmamasýný istedi.' 'Sanýldýðýnýn aksine birtakým yerlerin ileri gelenleri, biz Çatlýlarý ne el üstünde tutmuþlar, ne de babamýn üstlendiði görevler sonrasýnda bizi korumuþtur. Mete Bey, vasýtasýyla tanýþtýðýmýz Omar ve arkadaþlarý cesur insanlardý.' Esrarengiz kaðýt 'LA Sante Cezaevi'ne babamý görmeye gittik. Babam çok zayýflamýþtý. Hasta gibiydi. Öylece durduk. Babamýn gözlerinden gözlerimi ayýramýyordum. Gülümsüyordu. Babam hayatýmýn baþ aktörüydü. Yüzü solmuþ, saçlarý seyrekleþmiþti. Babam henüz 28 yaþýndaydý. Selcen, babama üç ayýn hesabýný soruyordu, ona küsmüþtü. 45 dakikalýk görüþ süresi bitmiþti.' 'Yine görüþ için La Sante Cezaevi'ne gitmiþtik. Babam, 'Yüzümü ranzaya çarptým. Kýzlar yüzümü açmak zorundayým. Ama üzülmek yok' dedi. Yüzünü açtý. Belli ki ranza iki kolluydu. Onun günden güne eriyip gitmesine seyirci kalmak ne demek bilir misiniz? Babam annemle konuþurken, aðzýný araladý ve damaðýndan ufacýk birþey çýkardý. Kaðýdý cama tuttu. Üzerinde bazý bilgiler mevcuttu. Anneme bunu birkaç kez okuttu. Sonra kaðýdý tekrar büktü ve yuttu. Elbette çok þaþýrmýþtýk.' Aðca'ya yardým utancý 'Eve döndüðümüzde annem, aðabeylerime bilgileri iletti. Ýsmi Leon olan bir rahibin onu sýk sýk ziyarete gelip ruhsal çöküntüye itmeye çalýþtýðýný ve bununla birlikte kendisine birinci sýnýf iþkenceler yapýldýðýný söylüyordu. Özel ve tehlikeli mahkumlarýn bulunduðu tek kiþilik hücrede kalýyordu. Sözkonusu rahip, hapishanenin yemeklerine sinir uçlarýný öldürücü haplar katýyormuþ. Babamýn yüzündeki darbeler de rahibin direktifiyle yapýlmýþ. Babamýn isteði, bu rahiple dolaylý yollardan kontak kurulmasýydý.' 'Savcý Antonio Marini, babamý görmeye cezaevine gitmiþti. Aðca ve diðer Türkler'in yargýlanacaðý diðer davaya katýlmasýný istiyordu. Babam ilk kez Çatlý olduðunu kabul ediyordu. Çatlý mahkemede, 'Benim Türk mafyasý kurmak gibi bir düþüncem yok. Aðca yalan söylüyor' dedi. Mahkeme Baþkaný'nýn kendisine gösterdiði fotoðraftaki kiþinin Aðca ile Yalçýn Özbey'in aksine Oral Çelik olmadýðýný savunan Çatlý, 'Gerçeði söylüyorum. Bu yaratýða yardým etmiþ olmaktan utanç duyuyorum' diye konuþtu.' 'Sabrýmý tükettiler' 'Babamýn mahkemede söyledikleri birçok kiþinin canýný sýkmýþtý. Yine La Sante'ye gidiþimizde oldukça kötü görünüyordu. 'Pislik boðazýma kadar dayandý. Meral, dýþarýdakinden daha çok pislik dönüyor burada. Yerel ya da yabancý servislerin muhbirleri çýkýp, arkamdan rapor hazýrlýyor. Maddi durumumuz ortada olmasýna raðmen bilmem ne trafiðini organize ettiðimi dahi söylettiler. Hesabýný alacaklarýmýn listesi kabardý. Sabrýmý tükettiler' diyordu.' 7 yýl hapis cezasý aldý 'Ýkinci mahkemeye az bir zaman kalmýþtý. Memlekette kalan birkaç dost, ünlü bir avukat olan Charles Libman'ýn babamý savunacaðý haberini gönderdi. Libman'a göre babama uygulanan hukuk, haksýzlýklar içeriyordu. Libman'ýn istemiþ olduðu miktar ise çok yüksekti: Tam 100 bin Frank. Moralimiz bozulmuþtu. Omar aðabey, bu parayý Türkiye'den talep etmemiz gerektiðini söylüyordu. Annem bunu kabul etmedi. Ancak Omar, bizden habersiz yine de malum yere telefon açtýðýný ve onlarýn da Reis'e karþý iþlenen kabahati telafi etmek istediklerini söyledi. Kasým Koçak, 'Keþke yapmasaydýn gardaþ' dedi. Omar, baþka çaremizin kalmadýðýný belirtti. Ancak annem buna bozulmuþtu. Memlekete telefon açýp düðününde takýlan altýnlarý ve dedemden kalan deðerli halýlarý satmalarýný istedi. Bir de araba satýldý. Bizim cebimizdeki bozuk paralara kadar hepsini Muhammed'e verdik. Ancak bu onu son görüþümüz oldu! Ýzini bir türlü bulamadýk. Sonunda Türkiye ile temasa geçildi. Babama ise bunlardan hiç bahsedilmedi.' 'Mahkemede savcý babamýn söylediklerinden ne kadar etkilense de, babama 15 yýl, Müfit Sement'e 15 yýl, Nijeryalý Muhammed'e ise sadece 4 yýl verdi. Daha sonra dava temyiz edilecek, bu ceza 7 yýla düþecekti. Davayý kesin olarak kazanacaðýmýzý söyleyen Libman da kaþla göz arasý ortadan kaybolmuþtu. Daha sonra 1986'da Oral Çelik de yakalanmýþtý.' 4 yil sonra dokundu 'Babam artýk açýk görüþe çýkacaktý. Annem, kardeþim ve ben heyecanla gittik. Annem babama vermek için erkek ayakkabýsý giymiþti ve çok komik görünüyordu. Sonra babamý getirdiler. Çok yakýþýklý görünüyordu. Yýllar sonra ona dokunacaktým. Beni kucaklayan kiþi, benim babamdý, benim! Babamýn ten kokusu yýllar önceki gibiydi.' 'Çatlý'nýn cezasýnýn bitmesine az bir zaman kalmasýna raðmen iþlemler baþlatýlmamýþtý. 1984'te uyuþturucu maddeyle yakalanan Nevzat Bilecan'ýn attýðý bir iftira sonucu babam bu kez Ýsviçre tarafýndan yargýlanmak istiyordu. Babam, ceza süresi dolduðu halde serbest býrakýlmýyordu. Ýsviçre'ye iade edilen babamýn yeni adresi, Lonof Polis Cezaevi oldu. Sonra babam yine elde hiçbir delil olmadan, birkaç kez farklý ifadeler veren Bilecan'ýn iddiasýna dayandýrýlarak 7 yýla mahkum oldu. Babam 15 Mart 1989'da Bostadel Merkez Cezaevi'ne gönderildi.' Hapishane mektubu '15 Mart'tan beri kaldýðým bu yer, öncekine göre daha iyi. Günde bir saat havalandýrma var. Yalnýz burayý yaparlarken, koðuþlara WC ve lavabo (akan su) koymayý unutmuþlar. Koðuþlarda bunlar olmayýnca hücre kapýsýný açýk býrakýyorlar. Batý medeniyetinin zirvesinde bizler sabahlarý elimizde lazýmlýklarla çýkýyoruz. Nisan þakasý deðil, bu bir hakikat. Mektubunda insan haklarýný ve yabancýlarýn hümanistliðini yazmýþsýn. Ama ben Ýsviçreli deðilim ki, onlardan faydalanayým.' Ve nefes kesen kaçýþ 'Babam cezaevinden kaçýþýný þöyle anlatmýþtý: 'O gün akþam yemeðini hafif yedik. Yemekhaneden hücrelerimize çýkarken, son kez saatlerimizi kontrol ettik. 20 dakikam kalmýþtý. Gardiyanlarýn üçte birinin yemekhanede olacaklarý zaman saat 19.30'da hücremden çýkacaktým. Bahçede birkaç gardiyan ve köpekler kalacaktý. Bir sigara yaktým, suyumu içtim, yedi kez Ayetel Kürsi okudum. Kalýn ve yýrtýlmaz eldivenlerimi taktým. Vakit tamamdý. Ortasý delik anahtarla pencereyi açtým ve bahçeye atladým. Hepimiz toplanýp, cezaevinin idari bölümüne geçtik. Cezaevinin bütün çevresi dikenli tellerle kaplýydý, idari bölüm hariç. Aðaçlarýn üstünden aþaðý atladýk. Ancak dengemi kaybettim. Aðaç dallarýna bacak aram takýlmýþtý. Ne aðacýn dalý kýrýlýyor, ne de ben yere düþebiliyordum. Aðaçta asýlý kalmýþtým. Diðerlerine gitmelerini söyledim. En sonunda dalý kýrdým ve kendimi yere attým. Dal, bacaðýma saplanmýþtý. Çok kan kaybediyordum ve kendimde deðildim. Köþe baþýnda bizi almasý gereken araba yoktu. Biraz bekledikten sonra gelen ara ca bindim. Çok sinirlenmiþtim. Tam çýkýþacakken, baktým ki þoför koltuðunda cezaevi müdürü oturuyordu. O da çok korkmuþtu. Aðaç parçasýný müdürün boynuna dayamýþtým. Ancak fevri bir davranýþta bulunmadým. Arabadan indim ve kaçtým. Saatlerce daða týrmandýk, kanalizasyon kanallarýndan geçtik. Ancak geceyarýsý kasabaya ulaþtýk. Yýllar sonra özgürlüðüme kavuþmuþtum. Müdüre zarar vermeyiþim, kaçýþýmýzdan daha çok konuþuldu.' 'Rahatsýzlýk yarattý' 'Babam artýk serbestti. Ancak çok deðiþmiþti. Beklediðimiz günler gelmiþti, ama hikayenin baþ aktörü deðiþmiþti. Babam mükemmel deðildi, beni kandýrmýþtý. Annemin kulaðýna baþýnýn döndüðünü, yürümeyi unuttuðunu fýsýldýyordu. Bizi sürekli azarlamasý, en ufak bir yanlýþta kaþlarýný çatmasý bana çok yabancý geliyordu. Ben bu babayý deðil, benim babamý beklemiþtim!' 'Babam Nisan ayý baþýnda yeni bir pasaportla Paris Orly Havaalaný'ndan Ýstanbul Havaalaný'na iniþ yaptý. Biz de 9 Mayýs'ta Türkiye sýnýrlarý içersine girdik. Babamla buluþtuk. Görkemli reisin þimdilik parasý yoktu. Babamýn dönüþünden çoðu rahatsýz olmuþtu. Bu arada onunla konuþtuktan sonra yine babamýn eski Gökçen'i olmuþtum.' 'Çocuðum, adýný söyle!' 'Beni okula götüren babam, bana ilk kez harçlýk vermiþtim. Bu, ikimize de çok yabancýydý. Bana onu bulabileceðim bir numara yazýp verdi. Biraz sohbet ettik. Ýstiklal Marþý için sýraya geçtiðimde göz ucuyla babama bakýyordum. Babam onca sýkýntýya raðmen genç duruyordu. Gerçekten çok yakýþýklýydý. Saðlam bir kaya gibi duruyordu. Tedirgindim, fakat babama bakýnca ondan güç alýyordum. Sonra sýnýfa ayrýlan öðrenciler dýþýnda bahçede bir tek ben kalmýþtým. Derken bir hoca, 'Derhal sýnýfýna git' dedi. Sýnýf numaramý henüz vermediklerini söyleyince adýmý sordu. Ne demem gerektiðini bilmiyordum; Daðaslan mý, Saral mý, Gürel mi, Çahcý mý, Çahcýoðlu mu, Kurtoðlu mu, Ekli mi? 'Çocuðum ismini söylesene!' dedi bu kez öðretmen. Ona ailem boþandýðý için beni hangi soyadýyla yazdýrdýklarýný sormadýðýmý söyledim ve hemen telefon açacaðýmý söyledim. Bir müddet oyalandýktan sonra bana verdiði numaradan babamý aradým. 'Baba, bizim adýmýz ne?' diye sordum. 'Gökçen Çatlý' dedi. Ben nihayet Gökçen Çatlý'ydým SUSURLUK Ýþte, o kaza Balýkesir'in Susurluk ilçesinde 1996 yýlý 3 Kasým'ýnda yaþanan bir trafik kazasý, Türkiye'yi derinden sarsmýþtý. Ankara Bahçelievler'de 7 TÝP'liyi öldürmekten aranan Ülkücü Abdullah Çatlý ile birlikte fotomodel sevgilisi Gonca Us, DYP Þanlýurfa Milletvekili Sedat Bucak ve polis þeflerinden Hüseyin Kocadað'ýn bulunduðu Mercedes otomobil, bir kamyona çarpmýþtý. 3'ü ölmüþtü Çatlý, Us ve Kocadað'ýn öldüðü, Sedat Bucak ile kamyon þoförünün kurtulduðu kaza, Türkiye'de devlet - mafya - polis üçgeninin ortaya çýkmasýna neden olmuþtu. Skandaldan sonra ülke çapýnda halk eylemleri yapýlmýþ, bu arada kurulan Meclis Araþtýrma Komisyonu'nun çalýþmalarý, karanlýk iliþkiler aðýný tüm yönleriyle gün ýþýðýna çýkarmaya yetmemiþti. Çatlýlar'la görüþtük Susurluk olayýnýn 4'üncü yýldönümünde star, Abdullah Çatlý'nýn eþi Meral ve kýzý Gökçen'le, Çatlý Ailesi'nin yaþadýðý Nevþehir'de görüþtü. Görüþmemizde Gökçen, ilk kez bize 'babasý Abdullah Çatlý ile ilgili tüm gerçekleri konu alan bir kitap yazdýðýný' açýkladý. Ancak 5 bölümden oluþan kitabýn ismini vermekten þimdilik kaçýndý. 400 sayfadan oluþtuðunu söylediði kitabýn her bölümünde babasýnýn deðiþik dönemlerini ele aldýðýný belirten Gökçen Çatlý, þöyle dedi: 'Çýkar çýkmaz olay yaratacak olan kitabým, babamýn doðumu ile baþlýyor. Daha sonra onun Ülkücülük yýllarýný, cezaevi serüveni ile firarýný, kaçak olarak yaþadýðý yýllarý, zorlu hayat mücadelesini, yakýn ve uzak çevresinde olup bitenleri ve son olarak da bizi sonsuz acýlara boðan vefatýný ele aldým.' 4 yýlýn ürünü Gökçen Çatlý, 'hayatýn kendileri gibi insanlar için mücadele demek olduðunu' söyledi, babasýnýn ölümünden sonra ailenin bütün sorumluðunu üstlenmek zorunda kaldýklarýný belirtti. Babasýnýn vefatýnýn hemen ardýndan kitap için hazýrlýklara baþladýðýný ve kitabý yeni bitirdiðini belirten Gökçen Çatlý, þöyle devam etti: Sýr cinayetler 'Kitabým 15 Kasým'da piyasada olacak. Kitabýmý sadece babam Abdullah Çatlý için yazmýþ deðilim. Onun yanýnda bulunan ve onunla beraber, omuz omza mücadele eden, fakat esrarengiz bir þekilde öldürülmüþ bulunan insanlara da yer verdim. Çok ilginç bir çalýþma olduðuna inanýyorum.' Millet-Devlet köprüsü Kitabýnda bir 'sistem çýkmazý'ný da anlattýðýný belirten Çökçen Çatlý daha sonra þunlarý söyledi: 'Mevcut bu sistem çýkmazý içinde direnen insanlarýn hayatlarýna yer verdim. Bu insanlar arasýnda, kesinikle þahsi menfaatleri üzerine deðil, bir ülkenin, bir memleketin geleceðinin mücadelesini verenler var. Milletimiz ile devletimiz arasýnda köprü kurmuþ, bir bakýma milletle devleti barýþtýrmaya çalýþan insanlarýn öyküsü var bu kitabýmda. Abdullah Çatlý'yý sadece babam olarak konu etmiþ de deðilim. Kimsenin bilmediði deðiþik yönleriyle, daha doðrusu 3 farklý kiþilikte Abdullah Çatlý'yý ele aldým. ' Meral çatlý'nýn sözleri Abdullah Çatlý'nýn karýsý Meral Çatlý da 'eþi hayatta iken, ondan rahatsýz olanlarýn bulunduðunu, ölümünden sonra bu rahatsýz kiþilerin su yüzüne çýktýðýný' söyledi. Meral Çatlý þöyle devam etti: 'Abdullah Çatlý'nýn yaþadýðý hayat öyle bir hayat ki, yalnýz dirisi deðil, ölüsü bile birçok insaný rahatsýz etmeye yetip de artýyor. Ýþte bu yüzden de Susurluk olayý bu kadar çarpýtýlýyor.' '22 yýllýk karýsýydým' '22 yýllýk evlilik hayatýnda emin adýmlarla, güvenerek onun takipçisi oldum' diyen Meral Çatlý, zaman zaman çok duygulanarak yaptýðý açýklamasýný þu sözlerle sürdürdü: 'Kocamla evlenirken pembe hayallerimiz vardý. Geriye dönüp baktýðýmýzda 2 tane yetim evlat büyütüyorum ben. Ben kimden hesap soracaðým? Onlar kalkmýþlar savunmasýz bir insandan hesap soruyorlar. Biz bu kitapta çok güzel þeyler anlatýyoruz. Belgeler var. Nedir belge? Yaþanmýþ olaydýr. 15 Kasým'ý beklesinler, 15 Kasým'dan sonra Susurluk yeniden ele alýnacak.' 'Hiç yardým almadým' Yere sert adýmlarla bastýðýný, 2 çocuðuyla hayat mücadelesi verdiðini belirten Meral Çatlý daha sonra þunlarý söyledi: 'Eþimin ölümünden sonra hiç kimseden yardým almadým. Dürüst ve mertçe söylüyorum. Býrakýn 'kocamýn býraktýðý milyarlarý', ben çok cüzi bir rakamla ortada kaldým. 'Derin devlet' diyorlar, araþtýrsýnlar, dünyanýn neresinde hangi bankada adýma, çocuklarýma, akrabamýn adýna bir hesap var?.. Önce Allah'a hesap veririm. Bunun dýþýnda ben vicdanen son derece rahatým.' '2 kýzýmla yapayalnýzým' 'Çevreme baktýðýnýzda çok kalabalýk görünüyoruz. Ama ben kýzlarýmla yapayalnýzým' diyen Meral Çatlý açýklamasýna þöyle devam etti: 'Ýþin acý ve gerçek tarafý 4 yýldýr çok doluyum. Ama ben 2 tane pýrlanta gibi çocuk yetiþtiriyorum. Benim 21 yaþýndaki kýzýmý devletin polisi suçlayamaz. Devletin polisi ona hakaret ediyor. Abdullah bize onur býraktý. 40 yaþýnda kocamý topraða verdim. O, bu devlet, bu millet için savaþtý. Ama yere yatmýþ bir insanýn savunmasýzlýðýna bakarak bu kadar vicdansýz bir þekilde suçlanmasýný kabul edemiyorum.' 'Belge, benim...' Meral Çatlý, sözlerini þöyle tamamladý: 'Kitabýmýz yayýnlanýnca çok ses getirecek, bu nedenle kýzým Gökçen'i bir kez daha tebrik ederim. Kimse bu kitabýn altýnda belge aramasýn, belge benim, yaþanmýþ bir olay, efsane benim. Belge mi istiyorsunuz, buyurun geriye bakýn, 78-96 yýllarý yaþanmýþ bir belgedir. Kitabý çýkarýrken birçok zorlukla karþýlaþtýk. Doðru çýkmasý zaman aldý. Doðruya 4 yýlda ulaþtým...' Kýzý Gökçen'in yazdýðý 'Babam Çatlý' kitabý piyasaya çýktý. Kitapta yer alan 'duyumlara' göre Abdullah Çatlý, Susurluk'ta 'kazaya deðil, suikasta kurban gitti. Mercedes'in hem freni boþaltýlmýþtý hem de direksiyonu...'. Kýzý Gökçen'in, Abdullah Çatlý'nýn yaþamýný anlattýðý 'Babam Çatlý' kitabý Timaþ Yayýnevi tarafýndan basýlýp piyasaya çýkarýldý. Kitap, ortalýðý karýþtýracak ve çok tartýþýlacak çeþitli bilgi ve 'duyumlar' içeriyor. Ýþte, kitaptan 'olay pasajlar': 'Eve girmeyin' 'Yaðmur daha çok þiddet kazandýðýnda araç telefonum çaldý. Hattaki babamdý ve ses tonu endiþe vericiydi: - Neredesiniz kýzým, herhangi bir tatsýzlýk var mý? - Gayet iyiyiz. Bildiðin gibi annem ve yengemle iftar yemeðinden dönüyoruz. O, sözümü keserek mükemmel Fransýzca'sýyla konuþmaya devam etti: 'II va faire froid ce soir. Ne rentrez pas a la maison!' (Bu akþam soðuk olacak, eve girmeyin!) - Babacýðým, bildiðin sakin bir yer var mý? - Rahat ol ve arabayla tur atmaya devam et kýzým. Ben tekrar arayacaðým.' Kýrcý yakalanmýþ 'Haluk Kýrcý, 1978'de öldürülen 7 TÝP'li gencin ailelerinin açtýklarý bir davayla tekrar yargýlanmaya baþladý. Asýl amaç, Çatlý'nýn yolunu kesmekti. Çatlý öyle bir güç elde etmiþti ki devletin en üst makamlarýnda bulunanlarý bir sözüyle yerlerinden aldýrabilecek yetkiye sahipti. (...) Kýrcý, bizim evden uzak durmamýz gerektiði 25 Ocak 1996'da gözaltýna alýnmýþtý. (...)' 'Kýrcý kaçakken, bir gün Ýzmir'de onlarý ziyarete gittik. Babamla Kýrcý tavla oynuyorlardý. Annem ise Vesile Kýrcý'yý kenara çekmiþ, 'Metanetini kaybetmeyecek, kocana destek olacaksýn' diyordu.' Babamla gizli buluþma 'Babamýn þoförü Habip Aslantürk, bir gün kardeþim Selcen'i, annemi ve beni apar topar evden aldý. Atrium'a götürdü. Hayatýmýzda çok fazla bilinmeyenin ve aksiyonun olmasý hoþuma gidiyordu, ama genelde tedirgindim. Atrium'a geldiðimizde Aslantürk, bize 'Ýyi tatiller' dileyip gitti. Neden böyle söylediðini anlamamýþtýk. Sonra 'Hayýrdýr bayanlar, kimi bekliyorsunuz?' diye bir ses duyduk. O, babamdý. 'Sizleri iyi gördüm. Buradan uzaklaþalým' dedi.' Kýzýnýn gözüyle Çatlý 'Onu görmediðimizden bu yana çok iyi görünüyordu. Ona çok yakýþtýðýný düþündüðüm buz mavisi kotunu, üstüne boðazlý siyah kazaðýný ve geniþ omuzlarýný dolduran montunu giymiþti. Son zamanlarda saçlarýna düþen zamansýz aklar bile ona ayrý bir hava katmýþtý. Gerçekten çok yakýþýklýydý. (...) Arabayý ustaca kullanýþýný, sigara yakýþýný ve dikiz aynasýndan arada bir bana bakmasýný doya doya izliyordum. Radyoda çalan parçaya eþlik ediyordu. Bu en sevdiði parçalardan biriydi: Çýrpýnýrdý Karadeniz...' Sedat Bucak'la sohbet 'Çok geçmeden bir þahýs, bizi Pera Palas'a davet etti. Þanlýurfa DYP Milletvekili Sedat Bucak da oradaydý. Herkes babamý dinliyordu. (...) Bucak, 'Reis, anlamayan varsa, anlatmak lazým' diye konuþunca, babam, 'Herkesin anlayacaðý bir dil var elbette gardaþ. Uygun zamaný beklemek gerek' diye cevap vermiþti. 'Babam her yurtdýþý dönüþünde rapor þeklindeki dosyalarla gelirdi. Birlikte GSC (Gökçen, Selcen Çatlý) adlý tekstil þirketimize gittik. Bana 'Kýzým, elimdeki evraklarý saat 10.00'da Ankara'ya fakslamam gerekiyor' dedi. Saat 10.00'da odanýn kapýsýný kilitlememi istedi. Faksýný çektiði sayfalarýn hepsini bir tasýn içine koyup yakmaya baþladý. 'Kimseye güven olmaz, deðil mi güzel kýzým?' diyordu. (...)' Topal'ýn otelinde tatil 'Babamýn kullandýðý Mehmet Özbay ismiyle Kýbrýs'taki Ömer Lütfi Topal'ýn Emperyal's Jasmine Court Hotel'ine gitmiþtik. Babama bu tatilin nereden çýktýðýný sorduðumda, 'Elbet bir bildiðimiz var Gökçenim, sen kafaný bunlarla karýþtýrma' demiþti. Ertesi sabah otel odasýnýn telefonu çalmýþ ve biri Abdullah Çatlý'yla görüþmek istiyordu. Yanlýþ numara olduðunu, babamýn adýnýn Mehmet Özbay olduðunu söyledim. Ýsim vermeden telefonu kapattý.' Kazayý rüyada gördü 'Babamýn ismi, Eymür'ün MÝT raporuyla lanse edilmiþti. Afallamýþtým, babam bir yanda desteklenen bir liderdi, diðer tarafta lekelenmeye çalýþýlan bir güçtü. Babam eve geç ve seyrek saatlerde gelmeye baþlamýþtý. Çelik yelek kullanýp, koruma altýnda tutuluyordu. MÝT raporunun yayýnlanmasýndan bir ay sonra arabasýnýn altýna el bombasý býrakýlmýþtý.' (Çatlý, kazadan iki gün önce milletvekili Sedat Bucak'la önemli bir konu nedeniyle bir haftalýðýna güneye gitmiþti. Gökçen, kazadan iki gün önce yani 1 Kasým'da babasýyla son telefon görüþmesini de þöyle aktarýyor:) Baba, çok kötü bir rüya gördüm. Arabayla kaza yapýyordun. Lütfen dikkatli ol ve arabayý sen kullan. Arabada bulunan bir kiþiyle tartýþýyordun. Çabuk gel ve bir daha gitme. ... ve acý haber '3 Kasým 1996. Saat 20.00. Kardeþim Selcen'le ders çalýþýyorduk. Zilin çaldýðýný duydum. Sonra da annemin 'Allahým' diye haykýrdýðýný. O an birþeylerin benden kopup gittiðini hissettim. Kardeþim, 'Abla, babamýz kaza geçirmiþ, yoðun bakýmdaymýþ' dedi. Saat 20.30. Ali Yasak'ýn eþi Sema Yasak evimize gelerek, 'Korkmayýn, sadece birkaç sýyrýðý varmýþ' dedi. Evdeki sessizlik bana acý veriyordu. Sonra annem, 'Kocamý öldürdüler deðil mi? Kim yaptý, kim?' dedi. Sakýn ölme baba! Saat 22.00. Haberi alýþýmýzdan bu yana yaklaþýk 2 saat geçmesine raðmen telefonumuz hâlâ çalmýyordu. Sema Yasak, eþiyle konuþtuktan sonra yüzünü buruþturup, anneme döndü: 'Meral, nasýl söyleyeyim?' Yüreðimizdeki kýyamet, bir daha hiç dinmemek üzere kopmuþtu. Saat 22.30. Doktor, anneme sakinleþtirici iðne yapýyordu. Bir ara kendimden geçmiþ olacaðým ki, gözlerimi açtýðýmda Sami Hoþtan'ýn ailesini gördüm. Sonra Nevþehir'e doðru yola çýktýk. Morga gittik. Babamýn parmaklarýnda siyah birþeyler vardý. Anlaþýlan parmak izi alýnmýþtý.' Veli Küçük telefonda 'Bu arada Balýkesir'de ilginç bir telefon konuþmasý oldu. Kocaeli Ýl Jandarma Alay Komutaný Veli Küçük, Balýkesir Emniyet Müdürü'nü arayarak, 'Susurluk kazasýnda ölen Mehmet Özbay, bizim çalýþanýmýz. Tutanaklarda ismi geçmezse iyi olur' diyordu. Müdür Nihat Camadan, olayýn Jandarma bölgesinde olduðunu ve onlarla görüþülmesi gerektiðini söyledi.(...) ' Pist gibi yolda kaza 'Kaza yapan Mercedes'i takip eden aracý kullanan, milletvekili Sedat Bucak'ýn korumasý Ercan Ersoy, kazayý þöyle anlattý: O yolda kaza olacaðýna ihtimal vermiyordu, çünkü yol uçak pisti kadar geniþti. Mercedes durmuþtu ve bagaj kapaðý açýktý. Bir tek Mehmet Özbay'ýn bulunduðu sað kapý açýldý. Mehmet Bey yaþýyordu, çýkardýk yere yatýrdýk. Aðzýndan kan geliyordu. Sedat Bucak arabadan çýkmýþtý. Gonca Us da yaþýyordu. Hüseyin Kocadað'ýn vücudunda ise saðlam yer kalmamýþtý. Mehmet Bey'i alýp saðlýk ocaðýna götürdük. Yol boyunca nabzýný kontrol ediyordum. Birara baktým ki, nabzý atmýyor, durmuþ. Ölmüþtü. Son sözü gülen bir yüz ifadesiyle, 'Allah' oldu.' 'Ölmedi, öldürdüler' 'Duyumlara göre kaza þöyle olabilirdi: Kocadað, koruma aracýný hýzla solllayýp geçmiþti. Bir tehlike olmuþtu ki, hýzlandý. Ýbre 220'yi aþmýþtý. Onlarý arkalarýndan izleyen ve tehdit unsuru oluþturan beyaz renkli aracý geride býrakmak için daha da hýzlandý. Çatlý, Kocadað'a 'Çok hýzlandýn gardaþ. Yeterince geride kaldýlar. Ya direksiyona hakim ol, ya da yavaþla' dedi. Kocadað frene basmýþtý, ancak frenler tutmuyordu. Araç, ABS'li olduðundan uzaktan kumandayla devre dýþý býrakýlabilirdi. Kocadað, Çatlý'ya dönüp, 'Ne yapacaðýz?' dercesine baktý. Ýlerde Hasan Gökçe'nin kamyonu altý þeritli yolu ortalamýþ, bekliyordu. Çatlý, Kocadað'a tekrar direksiyonu kýrmayý denemesini söyledi. Direksiyon da devreden çýkarýlmýþtý. Büyük bir ses koptu. Kamyonun kasasý, Kocadað'ý ezmiþti. Beyaz Mercedes'in içindekiler ise kamyonun altýndaki Mercedes'in resmini çekiyorlardý. Çatlý'nýn yaþadýðýný görünce önce kafasýna sert darbeler indirdiler, ardýndan da boðazýna bastýlar. Çatlý bunlara karþýlýk veriyordu, ancak bu uzun sürmedi. Ýçlerinden biri kýrýk kolunu daha da büktü. Bu kiþiler kayýplara karýþtý.'
Share:

0 commentaires:

Post a Comment

Popular Posts

ما هو افضل مسلسل لسنة 2020 ؟
مسلسل الهندي مملكة الحب
مسلسل تركي الحفرة
مسلسل وادي الذئاب
Created with Quiz Maker

Blog Archive

Pages

Theme Support